Sayfalar

Demokrasi

• Asrî demokraside ferdî hürriyetler, hususî bir kıymet ve ehemmiyet almıştır; artık ferdî hürriyetlere devletin ve hiç kimsenin müdahalesi söz konusu değildir. Ancak, bu kadar yüksek ve kıymetli olan ferdî hürriyetin, medeni ve demokrat bir millette, neyi ifade ettiği, hürriyet kelimesinin mutlak surette, düşünülebilen mânasiyle anlaşılmaz. Söz konusu olan hürriyet toplumsal ve medeni insan hürriyetidir. Bu sebeple ferdî hürriyeti düşünürken, her ferdin ve nihayet bütün milletin müşterek menfaati ve devlet mevcudiyeti gözönünde bulundurulmak lâzımdır. Diğerinin hak ve hürriyeti ve milletin müşterek menfaati ferdî hürriyeti sınırlar.
• Demokrasi:
I) Demokrasinin birinci özelliği ile ortak, esas itibariyle ikinci bir özelliği daha vardır. O da şudur; Demokrasi fikirseldir. Bir kafa meselesidir. Her halde bir mide meselesi değildir. Hükümet prensibi de bir adalet sevgisini ve ahlak fikrini gerektirir.

Demokrasi memleket aşkıdır. Aynı zamanda babalık ve analıktır.

II) Demokrasi, esasında ferdidir. Bu nitelik, vatandaşın, egemenliğe insan sıfatıyla katılmasıdır.

Demokrasinin temel niteliklerinden birisi de eşitliğe çok değer vermesidir. Bir nitelik de demokrasinin ferdi olması niteliğinin zorunlu bir sonucudur. Şüphesiz bütün fertler aynı siyasi haklara sahip olmalıdırlar. Demokrasinin bu ferdi ve eşitliğe değer veren niteliklerinden, genel ve eşit oy prensibi çıkar.

II) Demokrasiye Karşıt Çağdaş Akımlar:

Demokrasinin bu kavramı, bazı teorilerin hücumuna hedef olmaktadır.
a) Bolşevik teorileri
b) İhtilalci siyasi sendikalizm
c) Menfaatlerin temsili teorisi

Bu teorilerin, demokrasi teorimize hücumda ne kadar haksız olduklarını kısaca açıklayalım:

III a ) Bolşevik teorisin … (de) millet içinden, işçi deniz ve kara kuvvetlerinden ibaret bir azınlık, ekonomik esaslara dayanan komünist partisi adı altında birleşerek bir diktatörlük kurmuşladır. Amaçlarında milli değidirler. Kişisel hürriyet ve eşitlik tanımazlar.

Halk egemenliğine saygıları yoktur. İçte halkın çoğunluğunu kaba kuvvet kullanarak, görüşlerini kabullenmeye zorlarlar, yurt dışında, propaganda ve ihtilal teşkilatı ile bütün dünya milletlerine, kendi prensiplerini yaymaya çalışırlar. Halbuki, hükümet kurmaktan amaç, ilk önce kişisel hürriyetin sağlanmasıdır. Bolşevik tarzı hükümetinde keyfi idare özelliği görülmektedir. Bir toplumun, zorla bir kısım insanların görüşlerinin esiri yapılarak aciz bir şekilde yaşatılmasına, doğal ve akla uygun bir hükümet sistemi görüşü ile bakılamaz.

II b) İhtilalci, siyasi sendikalizm teorisyenleri de, her türlü siyasi kuruluşları, her türlü siyasi kuruluşları, yalnız kendi çıkarları lehine çalıştırmak ve sonunda siyasi kuvvet ve egemenliğin ellerine geçirmek isteyen işçi gruplarıdır.

Bunlar, maksatlarını zorla elde etmek fırsatlarını beklerken, zaman zaman genel grevler yaparak, hükümet adamları üzerinde etkili oluyorlar ve bazı işleri kendi lehlerinde çözümlettiriyorlar, yavaş yavaş varlıklarını hissettiriyorlar…

(Bazı memleketlerde) bu teorisyenleri az çok tatmin için millet meclisi yanında, ekonomik nitelikli üyesi olanlardan olmak üzere bir meclis yapmışlardır. Bizde de Ali İktisat Meclisi (Yüksek Ekonomi Meclisi) vardır. Fakat bu, herhangi bir zorlama üzerine değil, doğrudan doğruya hükümetin faydalı görmesinden, danışma amacıyla meydana getirdiği bir kuruldur.

III c) Menfaatlerin temsili teorisi; çeşitli meslek, sanat ve iş adamları, toplum içinde ayrı ayrı birer grup, birer küçük toplum halinde düşünülürse, her bir grubun bir birinden farklı menfaatleri vardır.

Bundan dolayı, diyorlar ki her özel menfaat sahibi gruplar, ayrı ayrı,mecliste kendilerini temsil etmelidirler. Bu durumda seçim, millet fertlerinin çoğunluğu tarafından değil, gruplar tarafından ve grupların sahip olduğu menfaat derecesine uyumlu olarak sonuçlanacaktır. Mecliste, bir kaçı birleşip, iktidara geçince, yalnız kendi menfaatları lehine çalışacaklardır. Buna kim engel olacaktır?

İşte bu sebeplerden dolayıdır ki biz, bu ve bundan önceki teorileri memleket ve milletimiz için uygun görmüyoruz.

• Artık bugün, demokrasi düşüncesi, daima yükselen bir denizi andırmaktadır. 20. yüzyıl, birçok baskıcı hükümetlerin, bu denizde boğulduğunu görmüştür. (1930)

• Dünya üzerinde yaşamış ve yaşayan uluslar arasında ruhen demokrat doğan tek millet Türklerdir. (Ord. Prof. KARAL Enver Ziya, Atatürk’ten Düşünceler, MEGSB.lığı, Bilim ve Kültür Dizisi, s.148)

• Demokrasi ülke aşkıdır. (ÂFET-İNAN, A., Medeni Bilgiler ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, AKDTYK., Ankara, 1969, s.43)

• Türkler demokrat, hür ve sorumluluk sahibi vatandaşlardır. (ÂFETİNAN, A., Medeni Bilgiler ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, AKDTYK., Ankara, 1969, Giriş Bölümünde)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.