CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Atatürk Sözleri


ATATÜRK'ÜN SÖZLERİ
● Bütün ümidim gençliktedir.
● Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyet'i biz kurduk, O'nu yükseltecek ve sürdürecek sizlersiniz.
● Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir.  
● Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.
● Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
● Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan  ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir.
● Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.
● Öğretmenler! Cumhuriyet sizden düşünceleri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.
● "...bu ulusa ve ülkeye hizmet görevi bitmeyecektir."
● Türk Milleti yeni bir iman ve kesin bir milli azim ile yeni bir devlet kurmuştur bu devletin dayandığı esaslar "Tam Bağımsızlık" ve "Kayıtsız Şartsız Milli Egemenlikten ibarettir. Yeni Türkiye devletinin yapısının ruhu Milli Egemenliktir. Milletin Kayıtsız Şartsız Egemenliğidir...
● Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!
● Biz büyük bir inkılap yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük.
● Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.
● Ne mutlu Türküm diyene!
● Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.
● Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı... Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka başarılı olacaksınız. 
● Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
● "Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! .. Bu belli. Fakat zekânı unut! .. Daima çalışkan ol..."
● Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneği kazanmamıştır.
● "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir..."
● "Cumhuriyeti kuranlar onu korumaya da muktedir olmalıdır."
● Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği cumhuriyete inananlara, onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek lazımdır.
● Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur.
● Benim Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de, sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz.
● İstiklal, istikbal, hürriyet, herşey adaletle kaimdir!
● Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
● Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.
● Öğretmenler! Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister. Yeni nesli bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.
● Öğretmen, yıllar sonra ödülünü alır.
● Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir.
● Söz konusu olan vatansa, gerisi teferruat.
● Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her mahlûk için tabii bir halettir, fakat insanda yorgunluğu yenebilecek mânevi bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.
● Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
● Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.
● Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.
● Öyle istiyorum ki, Türk Dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar, bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.
● Okul, genç beyinlere insanlığa saygıyı, millet ve ülkeye sevgiyi, bağımsızlık onurunu öğretir.

● Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.
● Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.
● Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar.
● Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir. Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir. Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.
● Birçok güçlükler ve engeller karşısında bulunduğumuzu biliyoruz. Bunların hepsini inceleme ile, gayret ve iman ile ve millet aşkının sarsılmaz kuvvetiyle birer birer çözüp sonuçlandıracağız. O millet aşkı ki, her şeye rağmen içimizde sönmez bir kuvvet, dayanıklılık ve ateş kaynağıdır.
● Bizim milletimiz vatanı için, özgürlüğü ve egemenliği için özverili bir halktır; bunu kanıtladı. Milletimiz, yaptığı devrimlerin kıskanç savunucusudur da. Benliğinde bu erdemler yerleşmiş bir milleti, yürümekte olduğu doğru yoldan hiçbir kimse, hiçbir kuvvet alıkoyamaz.
● Arkadaşlar! Devrimimiz Türkiye'nin yüzyıllar için mutluluğunu üstlenmiştir. Bize düşen onu kavrayarak ve takdir ederek çalışmaktır. 
● Adımlarını, attığımız uygarlık ve yenilik adımlarına uydurmak istemeyenler ne talihsizdirler! Bu gibiler hâlâ milleti aldatacaklarını ümit ediyorlarsa bu ümitleri, kendilerinin zarara uğramalarından başka bir sonuç vermeyeceğine şimdiden emin olabilirler. 
● Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.
● Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.

● Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.
● Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.
● Yurtta sulh, cihanda sulh.
● Türk milletinin istidadı ve kati kararı medeniyet yolunda durmadan, yılmadan ilerlemektir.
● Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresidir.
● Yeni kuşak, en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır.
● Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.
● Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.
● Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

● Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.
● Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

● Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.

● Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.
● Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.

● Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

● Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.

● Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.
● Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

● Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

● Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.

● İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

● Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
● Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.
● Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

● Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.
● Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.
● Hiçbir zafer amaç değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük bir amacı elde etmek için belli başlı bir vasıtadır.

● Zafer, bir fikrin istihsâline (elde edilmesine) hizmeti nispetinde kıymet (değer) ifade eder. Bir fikrin istihsâline dayanmayan bir zafer pâyidar olamaz (yaşayamaz). O, boş bir gayrettir.

● Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem (dünya) doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına bir zafer, boşa gitmiş bir gayret olur.
● Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.
● Basın milletin müşterek sesidir. Başlıbaşına bir kuvvet, bir okul, bir öncüdür.
● Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.
● Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.
● Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır. Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir.
● Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.
● Tarih bir milletin kanını, varlığını hiçbir zaman inkar edemez.
● Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz.
● Millete efendilik yoktur. Hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.
● Biz barış istiyoruz dediğimiz zaman tam bağımsızlık dediğimizi herkesin anlaması gerekir.
● Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.  
● Tüketici yaşamak iyi değildir. Üretici olalım.
● Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.
● Memleket mutlaka modern medeni ve yeni olacaktır. Bizim için bu hayat davasıdır.
● Yeni Türkiye Devleti temellerini süngüyle değil, süngünün de dayandığı ekonomi ile kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye Devleti bir ekonomi devleti olacaktır.
● Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.
● Devrim yasası, eldeki yasaların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki akımı boğmadıkça, başladığımız devrim ve yenilik bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki dönemlerde de böyle olacaktır.
● Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin çocukların yardımıyla meydana gelir.
● Toplumdaki başarısızlığın sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ihmal ve kusurdan doğmaktadır.
● Bu memleket dünyanın beklemediği, asla umut etmediği ayrıcalıklı bir varoluşa sahne oldu. Bu sahne en az 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Beşik doğanın rüzgarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk doğanın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu sonra onlara alıştı; Onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, Doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu... Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.
● Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir.  
● Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağımıza uygun ve bütün mana ve biçimiyle uygar bir toplum haline değiştirmektir.
● Bütün dünya bilsin ki, benim için bir yandaşlık vardır: Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum.
● Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.
● Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. 

● Bombasırtı olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve Dünya savaş tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir olaydır. Karşılıklı siperler arası 8 metre, yani ölüm kesin. Birinci siperdekilerin hepsi kurtulmamacasına düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerlerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğuk kanlılıkla biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur' an-ı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse Kelime-i şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale savaşlarını kazandıran bu yüksek ruhtur.  

● Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç olur. 

● Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz.

● Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz.

● Zafer, "Zafer benimdir" diyebilenindir. Başarı ise, "Başaracağım" diye başlayarak sonunda "Başardım" diyebilenindir.

● Egemenlik verilmez, alınır.

● Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı varolmalarının yegane koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.

● Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur.

● Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

● Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

● Bu millete çok şey öğretebildim ama onlara uşak olmayı bir türlü öğretemedim.

● Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.

● "Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir... Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir… Türk milletinin tarihi bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır..."

● "Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır."

● "Türk’ün haysiyeti, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür."

● "Türk milleti güzel her şeyi her medeni şeyi, her yüksek şeyi sever, takdir eder. Fakat muhakkaktır ki, her şeyin üstünde taktir ettiği bir şey varsa o da kahramanlıktır."

● "Bizim milletimiz, vatanı için, hürriyeti ve egemenliği için fedakar bir halktır."

● "Türk esirlik kabul etmeyen bir millettir."

● "Bizim başka milletlerden hiç bir eksiğimiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, Yüksek amaçlar uğrunda ölmesini biliriz."

● "Büyük şeyleri büyük milletler yapar."

● "Türk milletinin son yıllarda gösterdiği harikaların yaptığı siyasi ve sosyal inkılapların gerçek sahibi kendisidir. Milletimizde bu kabiliyet ve tekamül var olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuvvet ve kudret yeterli olamazdı."

● "Bu millet kılı kıpırdamadan dava uğruna canını vermeye razı olmasaydı ben hiç birşey yapamazdım."

● "Giriştiğimiz büyük işlerde, milletimizin yüksek kabiliyet ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz ve başarı kaynağımız olmuştur."

● "Türk kuvvet ve zekasının yenmediği ve yenemeyeceği güçlük yoktur."

● "Benim hayatta yegane fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir."

● "Gerektiğinde vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalışmasını bilen bir millet elbette büyük bir geleceğe layık ve aday olan bir millettir."

● İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!

● "Bir milletin başarısı, mutlaka bütün milli güçlerin bir istikamette oluşmasıyla mümkündür. Bu nedenle bilelim ki, elde ettiğimiz başarı, milletin güç birliği etmesinden, ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak, ayni esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim."

● "Öğretmenler; Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakarlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir... Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır."

● "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir."

● "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."



ATATÜRK'ÜN TÜRK GENÇLİĞİNE HİTABESİ
NUTUK (Söylev) - Ankara, 20 Ekim 1927
Mustafa Kemal Atatürk tarafından 20 Ekim 1927 tarihinde Nutuk'un sonunda Türk Gençliği'ne yönelik yaptığı konuşmadır (Seslenişi). Nutuk, Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı anlattığı 15 - 20 Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Partisi 2. Kongresinde otuz altı buçuk saat süren tarihi konuşmasıdır.
Türk Gençliğine Bıraktığımız Kutsal Armağan
Saygıdeğer baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe mal olmuş bir dönemin öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım
Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.
Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.  
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
                                                                                                MUSTAFA KEMAL ATATÜRK - 20 Ekim 1927



ATATÜRK İÇİN NE DEDİLER
Tıklayınız
ATATÜRK'E MEKTUPLARTıklayınızYABANCI  PULLARDA  ATATÜRKTıklayınız


BAĞIMSIZLIK BİLDİRİMİZ AMASYA GENELGESİNİN 98.YILDÖNÜMÜ (21-22 HAZİRAN)

AMASYA GENELGESİ


( 22 HAZİRAN 1919 )




Genelgenin esasları : 




Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.

* Kurtuluş Savaşının gerekçesi açıklanmıştır.

İstanbul'daki hükümet üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gibi göstermektedir.

* İstanbul hükümetine tepki ve tanınmaması.

Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

* İlk defa Ulusal Egemenlik anlayışı var.
* İlk defa yönetim şeklini değiştirme amacı var.

* Ulusal bağımsızlığı milletle sağlama düşüncesi var.

Milletin durumunu ve davranışını gözönünde tutmak ve haklarını dile getirip bütün dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden kurtulmuş milli bir kurulun varlığı çok gereklidir.

* Ulusal Parlamento düşüncesi var.

Anadolu'nun her yönden en güvenli yeri olan Sivas'ta milli bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır.

Bunun için bütün illerin her sancağından ; milletin güvenini kazanmış üç delegenin olabildiğince çabuk yetişmek üzere hemen yola çıkarılması gerekmektedir.

Her ihtimale karşı bu iş milli bir sır gibi tutulmalı ve delegeler gereken yerlere kimliklerini gizleyerek gelmelidirler.

Dikkat: * Kongrenin ve delegelerin güvenliğini sağlama amacı var.

Doğu illeri adına Erzurum'da bir kongre toplanacaktır. O güne kadar diğer il delegeleri de Sivas'a ulaşabilirse Erzurum kongresinin üyeleri de Sivas'ta yapılacak genel toplantıya katılmak üzere yola çıkarlar.

Genelgenin yayınlanmasından sonra Sivas'ta yapılacak kongreye katılmak amacıyla Yurdun her yerinde seçimler yapılmaya başladı. İtilaf devletleri Anadolu'daki gelişmelerden rahatsız olarak İstanbul Hükümeti üzerine M.Kemal'in geri getirilmesi için baskıda bulunmaya başladılar. İstanbul hükümeti Valilere gizli bir yazıyla M.Kemal'in emirlerine uyulmamasını istedi. Ancak M.Kemal çalışmalarına devam etti.

ÖNEMİ :

Kurtuluş savaşının amacını, gerekçesini ve yöntemini belirtir.

Milli Egemenliğe gidişin ilk adımıdır. ( Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. )

Mevcut hükümet tanınmadığından dolayı Anadolu İhtilali Amasya Genelgesiyle başlar.

Not : Amasya Genelgesi M.Kemal, Rauf Bey, Refet Bey, Ali Fuat Paşa tarafından imzalanmış, Erzurum'da bulunan Kazım Karabekir tarafından da onaylanmıştır.



ATATÜRK’TEN ANEKDOTLAR


TARİH ANCAK AKLINI KULLANMAYAN TOPLUMLAR İÇİN BİR TEKERRÜRDÜR. DİKKAT: 90 YIL SONRA YİNE PETROL, YİNE EVİNDEN YURDUNDAN KOVULANLAR…
Tarih 2 Şubat 1923… Mustafa Kemal Paşa İzmir’de halka hitap ediyor:

… Misakı Millî’nin birinci maddesini hatırlarsanız, bu madde arazi ve sınır sorunudur. Halbuki, bugünkü neticeye göre henüz karşımızdakiler mevcut ulusal sınırlarımız içinde bulunan ülkemizin kısımlarını bize vermek istemiyorlar. Örneğin, Musul ve Musul’un güneyindeki bölgeyi bizim elimizden, bizim anayurdumuzdan gasp etmek istiyorlar.

Aramızdaki anlaşmazlık şundan ileri geliyor ki, biz bu noktayı hallederken, bunu bir vatan sorunu, bir ülke sorunu olarak düşünüyoruz; onlar ise bir petrol sorunu olarak değerlendiriyorlar. Zihniyetteki fark bundan ibarettir.

Petrolü alabilmek için bir milleti evinden kovmak istiyorlar. Bir milletin evinin bir köşesini ne olursa olsun işgal etmek istiyorlar. Aynı zamanda o köşede bu topluma örf, duygu, din bakımından bağlı bir insan kitlesi vardır. Hayır, onları da tutsak edeceğiz diyorlar.

Biz diyoruz ki, sizlere bir özveride bulunalım. Bu evin sahipleri bizim bütün evimizin sahipleridir ve bu ev bizim evimizin kısımlarındandır. Bunu sakinlerinden soralım. Hayır, soramayız; zira onlar adam değildir, diyorlar. İngilizler, en bayağı amaçlarını temin edebilmek için dünyanın en alçak duygularını ortaya koymaktan bir an ayrılmıyorlar ve kaçınmıyorlar.

■ ATABE, Cilt 15, s.85.

Prof. Dr. Cihan Dura

ATATÜRK VE BOZKURT

ATATÜRK ve BOZKURT

Atatürk büyük bir kumandan, büyük bir asker olduğu kadar büyük bir devrimciydi de.


O yok olmanın eşiğindeki bir ulusa milli bilinci aşılayarak millete genç ve dinamik bir cumhuriyet armağan etmekle kalmamış, aşıladığı bu milli bilinci hem bilimsel temellere dayandırmış, hem de çeşitli sembollerle bu milli bilinci ayakta tutmaya çalışmıştır.


işte Atatürk’ün milli bilinci ayakta tutmak namına kullandığı bu sembollerden biri ve hiç şüphesiz en önemlisi de Türk Milleti’nin sembolü ve yol göstericisi olan “Bozkurt”tur.


Bozkurt'un Türk Milleti için öyle bir önemi vardır ki çağlar içinde Türkler kendilerini “börü budun“(kurt kavmi) olarak da adlandırmışlardır.


işte ulu önder’in öne çıkardığı, tavsiyede bulunduğu, uygulamaya koyduğu bazı Bozkurt sembol çalışmaları.


Türkiye Cumhuriyeti devlet armasındaki Bozkurt figürü özellikle Atatürk tarafından koydurulmuştur.



Bozkurt figürlü para 
5 TL
10 TL
Atatürk’ün hayali, Bozkurt başlı gök bayrak
Kahramanmaraş kalesine yaptırılan bayrak tutan Bozkurt heykeli
Malatya mebusu Dr Hilmi Bey’e yazdırdığı Bozkurt Cumhuriyet Marşı

TBMM’de Bozkurt sembolü
CHP’nin Bozkurtlu afişi


Bozkurt pulları
Atatürk’ün çalışma masasını süsleyen Bozkurt
1935 yılında piyasaya çıkan Bozkurt sigarası
Cumhuriyetimizin 10. yılı dolayısıyla hazırlanan bir afiş
Yozgat; Atatürk ve bozkurt heykeli
TCDD Bozkurt ve Karakurt lokomotifleri
Bozkurt armalı tebrik kartlı
Atatürk dönemi Türkiye haritasında Bozkurt amblemi
Türkiyat Enstitüsü ambleminde Atatürk’ün isteği ile çizilen Bozkurt
1927 yılında basılan bir gazetenin ilk sayfası. Atatürk ve hemen altında Bozkurt amblemi
Türkiye İdman Cemiyetleri broşürü ve Güreş Federasyonu logosu
Atatürk, Türk Gençliği ve Bozkurt
Atatürk ve Bozkurtlu afiş
Bozkurt dergisi
Halk Dostu gazetesi
Harold C. Armstrong’un “Grey Wolf”(Bozkurt) isimli biyografi kitabı
Bozkurt-Lotus davası ve Atatürk’ün Mahmut Esat Bey’e “Bozkurt” soyadını vermesi
İşte Atatürk’ün aşıladığı bu milli bilinç ve Bozkurt’u Türk Milletinin sembolü haline getirmesi ile toplum olarak Bozkurta ve Bozkurt sembolüne sahip çıkmaya başladık. O dönem kurulan pek çok şirket, gerek isimlerinde, gerek amblemlerinde Bozkurt figürünü kullanmayı tercih etti. Bozkurt mensucat, Bozkurt metal, Çift Kurtlar vb gibi…yani Atatürk’ün yol göstermesi ile Türk Milleti ongununu benimsedi ve sahiplendi.


Son olarak; Bozkurt işareti yapan Atatürk



KAYNAK: https://tarihturklerdebaslar.wordpress.com/2016/01/06/ataturk-ve-bozkurt/


.

TÜRKİYAT ENSTİTÜSÜ AMBLEMİ; ATATÜRK ve BOZKURT

Avrupa’da ve Rusya’da yıllar önce başlanan Türkiyat(=Türkojoji) çalışmaları bizde ancak 1910′da kurulan “Türk Derneği”nin, 1913 yılında kurulan “Türk Bilgi Derneği”nin bir şubesi şekline getirilmesi ve isminin de “Türkiyat Derneği Şubesi” olması ile başlamıştır.(1) 

Atatürk’de, kurduğu devletin aslî unsuru olan Türklerin geçmişi üzerinde ilmî araştırmalar yapılması için bir proje düşünür ve Cumhuriyetin ilânından 4-5 gün geçmişken(2) konuyu arkadaşları ile yaptığı sohbet meclislerinden birinde açar; tartışmaya başlar. Projede eski çağlardan başlayarak; Türklerin tarih, kültür ve medeniyetlerinin araştırılması; yayınlar, ilmî toplantılar, kongreler düzenlenerek millî varlığımızın ilmî temellere dayandırılması ve Türkleri hakir gören Avrupa devletlerine kabul ettirilmesi hedefleniyordu.


Projenin ilk ayağının da Türkiyat Enstitüsü olacağına karar verince konuyu hükümete bildirir. Bakanlar Kurulu da 12 Kasım 1924′deki toplantısında 111 Sayılı Kararname ile İstanbul Üniversitesi bünyesinde “Türkiyat Enstitüsü” kurulmasını karara bağlar ve Enstitü Müdürlüğü’ne de aynı üniversitede görevli Prof. Fuat Köprülü atanır; böylece de Enstitü kurulmuş olur.(3) Daha sonra da ATATÜRK, Fuat Köprülü’yü çağırarak:
“Fuat Beğ! Cumhuriyeti kurduk. Artık Cumhuriyeti ve devletimizi ilmî temeller üzerinde yükseltmek zamanı gelmiştir. Lütfen İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) bünyesinde Türkiyat Enstitüsü’nü kurunuz!”(4) der. Derhal Darülfünunu’nda hızlı bir çalışma yürütülür ve hazırlanan dosya Atatürk’e sunulur. Tasarıyı çok beğenen Atatürk, savaştan yeni çıkılmış olmasına ve son derece kıt bir bütçenin bulunmasına rağmen, buradan 200.000 Türk Lirası ödenek ayrılmasını emreder.
——————————
(1)Türk Yurdu,Tıpkı basım, Tutibay yayını, C.2, S.46, Ağustos-1913, s.415, Ankara-1999.
(2)S. Buluç, “Türkiyat Enstitüsü”, Türk Ansikopedisi, Devlet Kitapları yayını, C.XXXII, Ankara-1983, s.312.
(3)İsmi,1982′de “Türkiyat Araştırmaları Merkezi”, 1991′de ise “Türkiyat Araştırmaları Merkezi” olarak değiştirilmiştir. Aynı adla çalışmalarına devam etmektedir. Ayrıca bugün artık birçok üniversitemizde Türkiyat araştırma merkezleri kurulmuş ve faaliyetlerine devam etmektedirler.
(4)ProfDr. Osman Fikri Sertkaya, “Atatürk ve Türk Dili” Türk Dili dergisi, S.599,Ankara, Kasım-2001, s.549.
————————————————–
TÜRKİYAT ENSTİTÜSÜ AMBLEMİ
Ancak hazırlanan ve Atatürk’ün de çok beğendiği bu dosyada bir amblem belirlenmemiştir. Onunu için Fuat Köprülü, kendilerini Enstitü için bir amblem belirleyemediklerini söyler ve ATATÜRK’e nasıl olması gerektiğini sorar. Bunun üzerine ATATÜRK, Türkiyat Enstitüsü’nün olması gereken amblemini şöyle tanımlar:
“Fuat Beğ! Karlı Tanrı Dağları’nın önünde, elinde meşale tutan bir Bozkurt olsun; bu meşale genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilminin ifadesi olsun. Ergenekon’dan çıkmamızda kılavuz olan Bozkurt, Türklüğün Anadolu topraklarındaki yeni devletin kuruluşunu ifade etsin”(1)
Atatürk’ün gösterdiği bu şartları taşıyan amblem (yukarıdaki) çizdirilip kullanılmaya başlanmıştır. Ancak, üzerindeki alt ve üst yazılar 1929′daki harf inkılabımızdan sonra değiştirilmiş ve üst kısımda iç içe geçmiş ‘T’ ve ‘E’ harfleri, aşağıya ise sadece ‘1924′ yazılmıştır.
————————–
(1)ProfDr. Osman Fikri Sertkaya, “Atatürk ve Türk Dili” Türk Dili dergisi,S.599, Ankara,Kasım-2001, s.549.
————————————————-
TÜRKİYAT MECMUASIÇalışmaları kısa zamanda gerek Türkiye’deki aydınlar ve gerekse dış devletlerde bulunan Türkiyat Enstitüleri ve Türkiyatçılar arasında büyük ilgi toplayan bu enstitüye 1926′dan itibaren her yıl özel bütçe ayrılmaya başlandı. Enstitü bundan sonra Türkiyat üzerindeki araştırma ve yayınlarını hem geliştirdi ve hem de çoğalttı.
Enstitü, haber ve araştırmalarını yayımladığı
“Türkiyat Mecmuası”nın dışında başka yayınlar da çıkarmağa başladı. Bunların içindeki ilk yayınlarından bâzı örnekler verelim:
-Prof. Dr. Köprülüzâde Mehmet Fuat, XIX. Asır Saz şairlerinden Erzurumlu Emrah, İstanbul Evkaf Matbaası, 1929.
-Prof.Dr. Köprülüz^de Mehmet Fuat, XVII.Asır Saz şairlerinden Gevherî,İstanbul,YeniMatbaa-1929.
-Prof.Dr.Köprülüzâde Mehmet Fuat, XVI.asır sonuna kadar Türk Saz şairleri, İstanbul Evkaf Mat.1930.
-Prof.Dr. Köprülüzâde Mehmet Fuat, XVII. Asır Saz şairlerinden Kayıkçı Kul Mustafa-Genç Osman Hikâyesi, İstanbul Evkaf Matbaası, 1930.
————————————————-
Atatürk bu projesini özellikle Avrupalıların Anadolu’yu işgal ettikleri, asıl sahiplerinin kendileri oldukları varsayımına karşı geliştirerek altyapı olarak Türkiyat Enstitüsü’nü kurduktan sonra arka arkaya diğer hamlelerini hayata geçirmeğe başlamıştı. Hemen arkasından “Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti”, Türk Dilini Tetkik Cemiyeti ve diğer bir araştırma kurumu olup ilmî araştırmaları gençlere yaymak, bu konuda geleceğin araştırmacılarını yetiştirmek üzere Ankara Üniversitesi ‘Dil,Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ni kurmuş, uluslar arası dil ve tarih kongrelerini başlatmıştı.
İşte, yabancıların Anadolu üzerindeki bu temelsiz görüşleri üzerine ATATÜRK, muhtemelen bu yıllarda bir de şiir yazmıştır:
HAKİKAT NERDE? (*)Gâfil! Hangi üç asır, hangi on asır
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarihler söylememiş bunu
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak
Dinleyin sesini doğan tarihin
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.
Asya’nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa’nın Alp’lerinde Oğuz torunları.
Doğudan çıkan biz, Batı’da yine biz.
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendilerini bilseler
Bilinir o zaman, ki hep biliriz.
Türk, sadece bir milletin adı değil,
Türk, bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar!
Ey, yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde;
Hakikat nerde?
————————–
(*)Atatürk, gerek bu şiirine ve gerekse diğer şiirine bir başlık koymamıştır. Ancak, bu şiirin yayımlandığı yerlerde değişik başlıklar görebilirsiniz. Ben de ilk defa 30 Kasım 1995 tarihinde bu şiiri Tekirdağ ÜLKÜ gazetesinde yukarıdaki başlık altında kullanmıştım.
FAHRETTİN SAVAŞ KONAR

KAYNAK : http://www.yenidenergenekon.com/17-turkiyat-enstitusu/