CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Atatürk hayatında kutsal 19 sayısı

19 sayısının birçok inanç, kült, gelenek ve dinde kutsal veya uğurlu olduğuna inanılır (*).

Atatürk hayatından tarih ve sözlerin, 19 ile bağlantısı hakkında da bazı örnekler;

- Doğum tarihi: 1881 (19x99)

- 1881'de 19. yüzyılın bitimine 19 yıl kala doğmuştur.

- 1900'de 19 yaşında harbiye' ye girmiştir.

- Ölüm tarihi:1938 (19x102) de 57 (19x3) yaşında.

- 1919'dan 19 yıl sonra da ölmüştür.

- Doğum ve ölüm yılları (1881 ve 1938), 19 sayısının katlarıdır.

-Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı kabul edilen Samsun'a çıkması 19 Mayıs 1919.

- Cenaze töreninde 19 notalı 19'uncu Chopin marşı çalındı.

- Mareşal ve Gazilik unvanını 19 Eylül 1921'de aldı.

- Çanakkale Savaşı'nda 19' uncu fırka' yı (tümen) kurmuş ve komuta etmiştir. Ayrıca 38'inci (19x2) piyade alay komutanlığı ve 57'inci (19x3) piyade alay komutanlığı yaptı.

- Atatürk'ün bu söylediği sözlerden, "Ne Mutlu Türküm Diyene" ile "İstikbal Göklerdedir" 19 harftir.

- Büyük Nutuk' un sonundaki Türk gençliği'ne hitabesi de başlangıç cümlesiyle beraber 19 cümledir.

- İsminin ve soyisminin harf sayısı: 19'dur. "Mustafa Kemal Atatürk."

 (*) Not:

Semavi dinler (İbrahimi dinler) diye adlandırılan dinlerin kitapları içinde 19 rakamı özeldir. 

Kur'an 'ın 74. suresi olan, Muddessir (Gizlenen/Bürünen) Suresi'nin 30. ayetinde 'Ondokuz' ibaresi aynen geçer.  Üzerinde ondokuz vardır onun. 


30. ayeti takip eden ayette ise 'bekçi meleklerinin sayısı' şeklinde bir ifade bulunmaktadır. Ard arda gelen ayetler olması sebebi ile bir önceki ayete istinaden bu sayının 19 olduğu belirtilmiştir.


Bahailikte; 1863 yılında, kendisinin Tanrı'nın bir tecellisi olduğunu ilan eden İranlı Bahaullah'ı izleyen Bahailer, 9 ve 19 sayısını kutsar ve güneş yılını her biri 19 güne sahip 19 aya bölerek kendilerine özgü bir takvim oluşturur. Artakalan dört günü ise "artık günler" olarak adlandırırlar.


1990'da öldürülen reformist din adamı Reşad Halife ise 19 sayısının Kur'an'ı koruyan bir 'kod' olduğunu 1974 de ilan eder. Keza Kur'an'da bazı surelerin başında bulunan, tanımı ve açıklanması yapılamamış 14 adet harfin (hurufu mukataa) 19 ve katları ile başında bulunduğu sureleri koruduğuna iddia eder ve Kur'an 'da zamanında tahrif edilmeye çalışıldığını savunur.


https://tr.wikipedia.org/wiki/19_(sayı)


Atatürk'ün vefat ederken söylediği son söz...



Her insanın karşılaşacağı ölüm gerçeği..

Atamızın da son saniyeleri geldiğinde yanında bulunanlardan Dr. Neşet Ömer bey, “Dilinizi göreyim efendim. Lütfen dilinizi dışarıya doğru çıkartın” diye telaşlanırken, Atatürk, Dr. Neşet Ömer'e gülümsemiş “ VE ALEYKÜMÜSSELAM ” diyerek gözlerini kapatmıştır. (Kılıç Ali’nin Anıları Sh 659. Hulusi TURGUT)

Peki, o sırada Atatürk’ün yanında bulunanlar telaş ve çaresizlik içerisinde kıvranırlarken ve görünürde bir sebep yokken Atatürk’ün “VE ALEYKÜMÜSSELAM” demesinin anlamı ne olabilir diye bir soru akıllarına gelmiş olabilir. Böyle bir sorunun yanıtını Kur’an ayetleri veriyor. İşte Kur’an’ın söyledikleri:

“ İyiliklerini içeren kitabı sağ tarafından verileceklere, melekler: ‘SELAMÜN ALEYKE’ derler. (Vakıa Suresi 90,91)


GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ÖLÜM YILDÖNÜMÜ MESAJI

İnsani değerlere dayanan kültür ve medeniyeti ile güven ve huzur veren, adaletli yönetimi ile mazlum halkların güvencesi olan, insanlık ailesinin şerefli üyesi Kahraman Türk Milleti’nin mensupları;
 Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 77. yıldönümünde Türkiye gerçeğini bilmek anlamak, görmek ve gereğini yapmak sorumluluğu, her vatan evladına düşen bir görevdir..
Dış güçlerin Türkleri Anadolu’dan atmak çabası; Malazgirt, Miryakefelon ve Sakarya savaşları sonucu başarısızlığa uğrayınca, kimliksizleştirme projesini uygulamaya koydular. Kimi batıcı, kimi Asyacı, kimisi de Arapçı kültürlerle şekillenerek gaflet, dalalet ve hıyanet içine girdiler..
 Amaçlarına ulaşamayan şer güçler; bu kez ortaçağ Arap kültürünü, kutsal İslam dini kamuflajı altında sahneye koydular. İslam dini’nin kutsal kitabı Kur’an ve önderi peygamberden uzak hurafelerle dolu düşünce ve yaşam biçimini öne sürdüler.. 
 İnsanlığın gelişim, değişim ve dönüşüm sürecinden habersiz, evrensel insanlık değerlerinden uzak, çağın gerçeklerinden habersiz, akıl ve bilimi bir tarafa bırakmış, adalet, hak, namus, dürüstlük kavramlarından uzak insanlar siyasi, ekonomik güç kazandılar..
 Azınlıklardan olupta gerçek kimliğini gizleyen dönmeler ile kökenleri belirsiz siyasal İslamcılar; nefret ve kinlerini kusmaya devam ediyorlar.. 
 Şimdi bu işbirlikçi dönmelerin torunları yeni fırıldak dönmeler; İslamcı kimlikte Türk Milleti’nin iyiniyetli, samimi duygularını istismar ederek, zehir kusmaya devam ediyorlar.. 
 İç ve dış bazı çevreler; asılsız iddialarla, Türk Milleti’nin liderlerini, milli ve manevi değerlerini karalamaya ve itibarsızlaştırmaya çalışmaktadırlar. Aslında saldırılan Türk Milleti’dir, Türk Kimliğidir, Türk tarihidir, Türk kültürüdür.
 Şer güçlerince;
Türkiye’nin Türk Milleti’nin vatanı, ülkesi olduğu gerçeği inkar edilmeye,
Türk Milleti bölünmeye, 
Tarih bilinci köreltilmeye,
Milli devlet tasfiye edilmeye,
Dinci tarikatçı cemaatçı vesayeti egemen kılınmaya, 
Çağdışı ortaçağ Arap hurafeleriyle beyinler yıkanmaya,
Bilim ve teknoloji yerine Arap masalları ile gençlik ve halk uyuşturulmaya,
Türk kahramanları yerine ortaçağ Arap önderleri kahraman gösterilmeye çalışılmaktadır...
 Çağdışı düşünce sahibi ucube tipler; halifelik mehdilik ümmetçilik İslamcılık gibi kavramlarla insanları aldatmaya yanıltmaya kandırmaya sürüleştirmeye devam ediyorlar..
 Türk Milleti, ortak tarih, ortak kültürle; bütün etnik toplulukların ortak adıdır.
Bütün toplulukların tamamını Türk bayrağı altında birlik ve beraberlik içerisinde bugünlere kadar getirmiş, son bin yılda gerek İslamiyet, gerekse insaniyet adına mührünü vurmuş kahramanlıkları içinde barındırmış, şerefli ve onurlu bir millet olan Türk Milleti isminden rahatsız olanlar vardır.. 
 Türk Milleti; bin yıldan bu yana bütün etnik unsurlarıyla beraber yaşamış ve bundan sonra da yaşayacaktır. Türk Milleti’nin isminden, birlik ve beraberliğinden rahatsız olanlar, mutlak ve mutlak pişman olacaklardır.
 Türk Milleti’nin mensubu olmak, şereflerin en büyüğüdür. Bu Şereften her insanın nasiplenmesi kendi lehinedir. 
 Başarının sırrı; bilgi, amaç, niyet, hedef, cesaret, plan, strateji, kararlılık, bir ve beraber hareket etmektir.
 Türkiye’nin; çağdaş dünyada saygın, onurlu yerine almak üzere, akıl ve bilim öncülüğünde, medeniyet ufkunda yeniden bir güneş gibi doğacağına olan inancım tamdır.
Türk Milleti’nin aydınlanma yolunda büyük yürüyüşü devam edecektir.
Türk Milleti; zekidir, çalışkandır, üretkendir, cesurdur. 
 Mete Han’ın, Atilla’nın, Bilge Kağan’ın, Alparslan’ın, Kılıçarslan’ın, Ertuğrul Gazi’nin, son halkası olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölüm yıldönümünde bir kez daha minnetle anıyoruz. 


Ne Mutlu Türküm Diyene….
Nurullah AYDIN
9 Kasım 2015-ANKARA


[Bu yazı, bu Blog'un grubu olan Yuksek Turkiye Ideali Grubu ' dan alınmıştır. ]

.

Büyük Atatürk'ün, İsmet Paşayı başbakanlık görevine getirirken yazdığı mektup





SEVGİLİ Paşam, 

Cumhuriyetin ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın. Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın. Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. 

Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz. Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. 

Denizciliğimiz acınacak durumda. Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız. 

Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor. Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı 60ı geçiyor. 

Nüfusun 80i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe. Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmirin bazı semtlerinde var. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistandan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. 

İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyetin insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler. 

Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı. Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı. Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney. 

Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız. Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. 
Allah yardımcımız olsun.

.

Çanakkale Zaferi’nin 100. Yıl Dönümü & Tarih, Mustafa Kemal'i Çanakkale Savaşı'ndaki dehasıyla sahneye çıkarmıştır


























İngiltere'nin, İstanbul'da göndere çekilmesi planlanan sömürge bayrağının da resmedildiği hatıra mendili, Çanakkale Zaferi'nin önemini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.


Ey Türk, İngiltere'yi asla unutma..  düşmanımız olmakta bugün de aynı.!

*

EMPERYALİST İNGİLTERE!

Türklüğü yok oluştan kurtaran  hakiki Bozkurt, TC nin asıl Başbuğu Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Hakimiyet-i Milliye yazılarından:


Emperyalist İngiltere!

Anadolu Ajansı memleketimizin her tarafında yayımladı ve tamim etti.
İstanbul’dan gelen doğru sözlü yolcuları dinleyenler de aktardılar :
Orada, Sultanahmet Meydanı’nda İngilizlerin teşvikiyle görünüşte Sulh Antlaşmasını protesto için, [hakikatte ise, İngiliz himayesini istemek için] bir miting düzenlenmiş…

Hoca Sabi Efendi, filozof Rıza Tevfik Bey gibi huyları ve meslekleri malum, hırsları vicdanlarına galip olan bazı kimseler hitabet kürsüsüne çıkmışlar ve demişler ki:

- İşte görüyorsunuz, memleket Sulh Antlaşması ile parçalanacak. Gelin, hep birlikte İngiltere himayesini [mandasını] isteyelim…

Fakat bu durum karşısında halkın gazabı şahlanmış ve bu zavallı İngiltere dostları kendilerini halkın elinden güç bela kurtarmışlar…

Bu sütunlarda bir kere daha söyledik
Bir kez daha tekrarlıyoruz :

Bu memlekette İngiliz siyasetinin, İngiliz himayesinin savunucuları, ya vicdansız vatansızlardır yahut akılları ve muhakemeleri kıt kimselerdir.
Bundan dolayı biz onları muhatap kabul etmiyoruz…

Biz ancak uyarıldıkları zaman doğru yolu görebilecek olanlara hitap ediyoruz…


Bu siyasetin özü ve esası, Türkiye’yi ezmek ve öldürmektir.



*

Çanakkale Zaferi’nin 100. Yıl Dönümü


18 Mart 1915'te ecdadımız, var güçleriyle Çanakkale'yi geçmeye çalışan İtilaf Devletleri'ne karşı 250 bin şehit vererek canları pahasına Anadolu'yu savunarak asla unutulmayacak büyük bir destan yazdı. 



Ecdadımızın bundan tam 100 yıl önce Çanakkale'de yazdığı büyük destanın yıldönümü törenlerle anılıyor. Türkiye'nin dört bir yanında düzenlenen törenlerde, Çanakkale'de işgal kuvvetlerine aman vermeyen kahraman Osmanlı Ordusu'nun şehitleri rahmetle yâd ediliyor.

1. Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan Çanakkale Savaşı'nda şanlı Türk Ordusu, bundan 100 yıl önce bir destan yazdı.

İngiltere ve Fransa'nın başını çektiği İtilaf Devletleri ellerinde bulundurdukları teknolojik imkânları ve askeri güçleriyle Çanakkale Boğazı'na yüklendi ancak yürekleri imanla çarpan Mehmetçiğin destansı direnişini kıramadı. 18 Mart 1915'te ecdadımız, dünyanın en güçlü devletlerine karşı Anadolu'yu 250 bin şehit vererek canları pahasına savunarak asla unutulmayacak büyük bir destan yazdı. 'Çanakkale geçilmez'

1. Dünya Savaşının başlamasının akabinde Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu arasında ittifak anlaşması imzalanmış, Alman donanmasına ait iki gemiye Osmanlı bayrağı çekilerek Rus limanları bombalanmıştır. Bunun üzerine Rusya İtilaf Devletleri ile birlikte hareket ederek Osmanlı'ya karşı savaş ilan etmiştir.

Kısaca Osmanlı savaşa Almanya tarafından itilmiştir. Ardından İtilaf Devletleri Rusya'ya askeri destek sağlamak amacıyla boğazlardan geçme planlarını devreye koymuşlardır. Bu plan kapsamında 1915 yılının ilk günlerinde Çanakkale'ye ulaşan İtilaf Devletleri, 'Hasta Adam' dedikleri Osmanlı'ya karşı kesin gördükleri zafer yerine hiç beklemedikleri bir biçimde yenilgiye uğramışlardır. 


Gözlerinde küçülttükleri Osmanlı Devleti'nin şehit olmayı şeref sayan kahraman Mehmetçiği, Büyük Türk Atatürk'ün önderliği sayesinde bir anda devleşmiş, tek yürek olmuş ve düşmana unutmayacağı bir ders vermiştir. Donanmasının büyük bölümünü kaybeden İtilaf Devletleri bu sefer karadan saldırıya yeltenmiş, birçok cephede düşman askerleri daha karaya ayak bile basamadan ölmüşlerdir. İki taraf için en büyük kayıp Mayıs 1915 ayında yapılan Anzak çıkarması sırasında olmuştur.

Hem Gelibolu yarım adası, hem de Çanakkale'de Türkler güçlü bir savunma yapmıştı ki, hem silah hem de asker sayısı olarak kendilerinden kat kat fazla düşman ordularını darmadağın etmişlerdir. Gerçekleşen zaferin ardından Çanakkale için "Çanakkale Geçilmez" sözü tarihe geçti. İtilaf Devletleri Çanakkale'nin geçilmez olduğunu anladılar ve utanç içinde geri çekilmek zorunda kaldılar.

Gazi Mustafa Kemal noktayı koyuyor:

Mustafa Kemal'in 10 Ağustos 1915 günü Conk Bayırı'nda yaptığı ani baskın sonucunda Arıburun ve Seddülbahir cephelerindeki düşman güçlerinin tüm zafer hayallerinin sona ermesi ile 24 Eylül 1915 tarihinde İngiliz Harbiye Nazırı Lord Kitchener'in şifreli bir mesajı ile Çanakkale Cephesinden çekilme kararı alınır.

Düşman güçleri de 20 Aralık 1915 tarihinde Arıburun ve Anafartalar Cephesini, 9 Ocak 1916 tarihinde de Seddülbahir Cephesini terk ederler ve 213 bin 882 Türk, 47 bin Fransız, 205 bin İngiliz/Hintli/Avustralyalı, Yeni Zelandalı (Anzak) / Senegalli kayıpla noktalanan dünyanın en büyük savaşı olarak tarihe geçer. İşgalcilerin zafer hayali mendilde kaldı Tarihin en önemli savaşlarından Çanakkale Savaşı için İngiltere'nin bastırdığı ipek hatıra mendili, savaşın önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Gelibolu çıkarması öncesi bastırılan İngiliz savaş gemilerinin Çanakkale'yi geçerek İstanbul'a ulaşması resmedilen mendilin bir köşesinde ise İstanbul'da göndere çekilmesi planlanan sömürge bayrağı yer alıyor. 


İngilizler, savaş hazırlıkları çerçevesinde İstanbul'u kesin alacaklarını düşünerek bu hatıra mendilini hazırlamışlar. Mendil üzerinde Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi içindeki harekat planları, gemilerin konumları işaretlenmiş. Mendilde gemilerin Marmara'ya geçtiği varsayılmış. Hatta o kadar zaferden eminler ve kendilerine güveniyorlar ki mendilin bir kenarına İstanbul'a girdiklerinde göndere çekecekleri bayrağı dahi resmetmişler. Milletler Topluluğu bayrağı ve ay yıldızı bir araya getiren bu tasarımın üzerinde 'eclipse of star crescent' yani 'hilal ve yıldızın tutulması' yazıyor. Mendilin diğer köşelerinde ise diğer sömürge devletler Yeni Zelanda, Avustralya ve kendi kuvvetlerine ait bayraklar resmedilmiş.


Atatürk'ün anılarında Çanakkale Destanı

Mustafa Kemal komutasındaki Çanakkale zaferini, ağzında Allah lafızı ve Kelime-i Şehadet getire getire savaşan Türk ordusu kazanmıştır. 

Mustafa Kemal, Çanakkale'de - Anafartalar'da, Conk Bayrırı'nda, Arıburnu'nda Türk askeri'nin yaşadıklarını şöyle anlatmıştır: 

"Ölenleri görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur dahi göstermiyor, sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler Kelime-i Şehadet çekerek yürüyorlar. Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gören şayan-i hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur." 

(M. K. Atatürk, Anafartalar Hatıraları, sayfa 24.)

.

2015 yılı Arjantin'de Atatürk Yılı ilan edildi.

Arjantin Devleti'nin 2015 Resmi Pulu Atatürk Oldu 2015 Yılı Arjantin'de Atatürk Yılı İlan Edildi İşte Dünya LİDERİ..! 


Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyetnamesinin orijinali görüntülendi...

İŞTE O VASİYETNAMENİN ORJİNALİ!…

Atatürk'ün vasiyetnamesinin orijinali görüntülendi

Vasiyetname

Cumhuriyet Arşivi'nde yer alan 5 Eylül 1938'de Mustafa Kemal Atatürk'ün el yazısıyla kaleme aldığı vasiyetnamenin içeriği ise şöyle:

"Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum: Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır. Her seneki nemadan, bana nisbetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir. Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir. Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır. İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır. Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil kurumlarına tahsis edilecektir."