CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

DÜNYA İNSALIĞININ EVRİM ÇITASINI YÜKSEĞE TAŞIDI

insanlar arasında artık hiçbir renk, din ve ırk ayrımı tanımayan bir anlaşma ve işbirliği çağı açılmalı, milletler bağımsızlıklarını, 
millî niteliklerini, millî kültürlerini kaybetmeksizin, 
her türlü emperyalist görüşün dışında, 
insanlığın ortak değerlerinde birleşmelidir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk






Atatürk, Millî Mücadele’de millî birliği sağlayan eşsiz bir lider, savaş meydanlarında gerçekçi bir kumandan, devlet kuran büyük siyaset adamı, milletini çağdaşlaştıran güçlü bir devrimcidir. Bu nitelikleriyle, insanlık tarihinin tanıdığı en büyük adamlardan biri olduğuna şüphe yoktur. Kahramanlık ve yüksek insanlık meziyetlerini kişiliğinde en yüksek düzeyle taşıdığında dünya tarihçileri ve fikir adamları tereddütsüz birleşmektedir. Tarihin büyük tanıdığı kişilerle karşılaştırıldığı zaman, türlü bakımlardan belirgin üstünlükleri göze çarpmaktadır. Atatürk, her şeyden önce, hem fikir hem hareket adamı idi; o, fikri ve hareketi kişiliğinde birleştirmiş bir liderdi. Fikir ve düşüncelerinin özünü oluşturan Atatürkçülük, her türlü dogmatik unsurdan sıyrılmış akılcı bir dünya görüşüdür. Memleket gerçeklerinden kaynaklanan, sorunlar karşısında akıl ve bilimin yol göstericiliğini kabul eden bu gerçekçi görüş, gerek Türk Bağımsızlık Savaşı’nın gerekse onu izleyen Türk çağdaşlaşma hareketinin temelini oluşturmuştur. Atatürk, üstün nitelikleri sayesinde, Türk milletinin tarihsel seyrini değiştiren askerî ve siyasî zaferlerle onu uçurumun kenarından kurtarmıştır. Dünya tarihinde, her türlü imkânsızlığa rağmen inandığı fikri uygulamaya koyarak "Ya bağımsızlık, ya ölüm!" parolası ile büyük bir mücadeleyi kazanmış, arkasından yepyeni nitelikte çağdaş bir devlet ve millet yaratmış adam azdır. İçinde bulunduğu şartları değerlendirmede, engelleri ortadan kaldırmada gösterdiği büyük başarı, Atatürk’ün ayrı bir özelliğini oluşturmaktadır. Diyebiliriz ki Atatürk, Türk toplumunda sadece çağdaşlaşma gereğini gördüğü için değil, bu çağdaşlaşmayı en kısa zamanda gerçekleştirecek yolu gösterdiği, çağdaşlaşmaya engel olan etkenleri cesaretle ortadan kaldırdığı için büyüktür. "Çağdaş Türkiye’nin Kurucusu" sıfatını da işte bu büyüklüğünden almaktadır.

Büyük Söylev’inin sonlarında, Türk gençliğine seslenerek çizdiği tablo, gerçekte, kendisi mücadeleye atıldığı zaman, memleketin içinde bulunduğu ağır tablodur. Atatürk, en güç şartlar altında bile, her şeyin bitti zannedildiği bir zamanda bile, Türk milletine güven hissinin asla kaybolmaması gerektiği gerçeğini, eseriyle kanıtlamış bir millî kahramandır; onun için millî kurtuluşa simge olmuştur, onun için bayrak olmuştur. Atatürk gerçeğin adamı, sağduyunun ve ince görüşün temsilcisidir. Çünkü, nerede neye karar verdi, ne yaptı ise daima en iyisini yapmış, en gereklisine karar vermiştir. Türk halkının eğilimlerini çok iyi sezen ve ruhlara sızmasını bilen usta devrimciliği sayesindedir ki ortak istek ve eğilimler, kolayca millî ülkü haline gelebilmiştir. O, giriştiği mücadelenin başından sonuna kadar Türk milletinin yüksek niteliklerine güvenmiş, kazanılan her türlü zaferin milletin eseri olduğunu söylemiştir. Bütün girişimlerinde milletin eğilimlerini göz önünde tutmuş, milletin desteğine dayanmış, güçlü kişiliği ve gerçeği sezişe dayanan ikna kuvvetiyle kitleleri yönlendiren bir lider olduğunu göstermiştir. Millî kurtuluşa bayrak olan fikirleri, görüşleri ve ölmez eseriyle, etkileri memleket sınırlarını aşmış, hakları çiğnenen milletlerin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde manevî kuvvet olmuştur. Atatürk yaratıcısı, yapıcısı olduğu "Türk Devrimi"ni dünyaya tanıtırken, "Bu devrim, yüksek bir insanî ülkü ile birleşmiş vatanseverlik eseridir. Çocuklarına bütün güzellikleri ve bütün büyüklükleri görmek ve aynı zamanda bütün sefaletlere acımak sanatını öğretmektedir"34 diyordu. Kendisi de yarattığı devrimin imanlı bir yapıcısı sıfatıyla bütün dünyaya açık yürekle, samimiyetle ve dostlukla bakıyordu. Gerçekten, "Ne mutlu Türk’üm diyene!" özdeyişiyle kalplere millî iman perçinleyen Atatürk, aynı zamanda insanlık ülküsünün ve insan sevgisinin de simgesi idi. Yabancıların, "Düşmanlarınız kimlerdir?" sorusuna, "Biz kimsenin düşmanı değiliz; yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız!" 35 yanıtını veriyordu. İşte bu insancıl yönü iledir ki tamamen millî nitelik taşıyan Atatürk Devrimi, aynı zamanda bütün insanlığın hayranlığını da üzerinde toplamaktadır. Atatürk’ün insanlık değerlerine içten ve büyük saygısı vardı. O, bütün insanlığın yüzyıllar boyu övdüğü ve övündüğü üstün nitelikleri kişiliğinde toplamış bir liderdi. Yaşamı boyunca gösterdiği davranışlar bu üstün nitelikleri sergiliyordu. Şöyle ki:-Zafer kazanmış Başkomutan olarak İzmir’e girdiği gün, önüne serilen düşman bayrağını: "Bayrak bir milletin bağımsızlık işaretidir; düşmanın da olsa saygı göstermek gerekir!"36 diyerek, yerden kaldırtan,
-Bir milleti özgürlük ve bağımsızlığa kavuşturan büyük eserinin görkemi karşısında, memleketin büyük sanatkârları, şairleri, tiyatro sanatçıları elini öpmek istedikleri zaman: "Sanatçı el öpmez: sanatçının eli öpülür!"37 yanıtını veren,
-Çanakkale’de kendisine karşı savaşırken bir kolunu kaybeden ünlü Fransız Generali Gouraud ile yıllar sonra Ankara’da karşılaştıkları zaman -General’in boş kolunu işaret ederek- ona: "Türk topraklarında yatan şerefli kolunuz, memleketlerimiz arasında son derece kıymetli bir bağdır!"38 diyen,
-Çanakkale şehitlerini anma törenine konuşma yapmak üzere giden bir bakanına, bu savaşta ölen diğer millet askerleri için de: "Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur içinde uyuyunuz!"39 diye not yazdıran,
-Mısır Elçisi’ne, bir sabah, Çankaya sırtlarından doğmakta olan güneşi göstererek: "Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız! Şu anda günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün doğu milletlerinin uyanışını da öyle görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüğüne kavuşacak daha çok kardeş millet vardır. Bu milletler, bütün güçlüklere, bütün önlemelere rağmen engelleri yenecekler ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerini milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir anlaşma ve işbirliği çağı alacaktır!"40diyen Büyük Atatürk, gerçekten insan sevgisinin ve insanlık ülküsünün, kolay erişilemeyecek bir örneği idi. Bu davranışlar, belki de insanlık tarihinde eşi olmayan şeylerdi ve Atatürk’ün büyüklüğünü, onun genişliğini, onun engin hoşgörüsünü simgeliyordu.
"Yurtta barış, dünyada barış" için çalışmak, Atatürk için dünyamızda yaşayan bütün insanları birbirine daha çok yaklaştırmak, daha çok sevdirmek yolundaki çabaların bir parçası idi. O, "İnsan her şeyden önce bağlı olduğu milletin varlığı ve mutluluğu için çalışmalı; fakat başka milletlerin de huzur ve refahını düşünmelidir."41 derken, işte bu çabasını dile getiriyordu. Atatürk’e göre "Dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu sağlamağa çalışmak, demekti."42 Çünkü, "Dünyada ve dünya milletleri arasında huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur."43 İşte Atatürk’ün "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesinin kökleri böyle insancıl bir düşünceden, böyle insancıl bir ülküden kaynaklanıyordu.
Atatürk’e göre: "Milletleri yönetenlerin görevi, yaşamı mutlu yapmak hususunda milletlerine yol göstermekti. Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar mutsuzdu. Yaşamda mutluluk, ancak gelecek kuşakların şerefi, varlığı ve huzuru için çalışmakla mümkündü. Hatta bir devlet adamı böyle hareket ederken ‘Benden sonra gelecekler, acaba böyle bir ruhla çalıştığımı fark edecekler mi?’ diye bile düşünmemeliydi." 44Atatürk, karşılık beklemeksizin, insanlığın mutlul hizmet edebilecek adam yetiştirmenin, en büyük zevk olduğunu söylüyor ve şöyle diyordu: "Bahçesinde çiçek yetiştiren insan, bu çiçekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren insan da, çiçek yetiştirendeki hislerle hareket etmelidir. Ancak bu tarzda düşünen ve çalışan adamlardır ki memleketlerine, milletlerine ve bunların geleceğine faydalı olabilirler."45Atatürk’e göre, milletler arasında düşmanlıkların yerini akrabalık bilinci almalı idi. Kıt’alar ve milletler arasında ırkçı ve şoven yaklaşımlar, yerini bütün insanlığın paylaştığı bazı ortak değerlere bırakmalıydı. "İnsanları mutlu edecek biricik araç, onları birbirine yaklaştırarak, onları birbirlerine sevdirerek karşılıklı maddî ve manevî gereksinimlerini temine yarıyan hareket ve enerji idi. Dünya barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu, ancak bu yüksek ülkü yolcularının çoğalması ve başarı kazanmasıyla mümkün olacaktı. Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmeli, insanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerini almalıydı."46 Bütün milletlerin çağdaş uygarlık düzeyinde birleşmesi, bu ortak uygarlığa katılması, Atatürk’ün en samimî isteği idi. Çünkü o, insanlığın hepsini bir vücut ve her milleti bunun bir organı sayıyordu. Atatürk’e göre, insanlar arasında artık hiçbir7 renk, din ve ırk ayrımı tanımayan bir anlaşma ve işbirliği çağı açılmalı, milletler bağımsızlıklarını, millî niteliklerini, millî kültürlerini kaybetmeksizin, her türlü emperyalist görüşün dışında, insanlığın ortak değerlerinde birleşmeli idi. Bu ortaklaşa değerlerin kıt’aları birbirine bağlaması, insanları renk, ırk ve din farkı gözetmeksizin birbirine yaklaştırması gerekti. Çünkü insanlığın yükselmesi, insanlık ülküsünün gerçekleşmesi bu bilincin ayakta tutulmasına bağlı idi.
İşte Atatürk, bu görüş ve düşünceleriyle, bu yönüyle de insanlık tarihi önünde aşılamayacak bir7 büyüklüğü temsil etmektedir.

Son söz olarak diyebiliriz ki, Atatürk’ün yaşamı, kişiliği ve eseri incelendiği zaman, insanoğlu, hayranlığını gizleyememekte; bu millî  kahramanı kutlamakta, başarıya ulaştırdığı bu kutsal mücadelenin önünde saygı ile eğilmektedir.*

Atatürk’ün doğduğu ev, Selanik’te Kocakasım Mahallesi, Islahhane Caddesinde olup bugün Türkiye Konsolosluğu’nun bahçe sınırları içindedir ve müze haline getirilmiştir.


1   Osmanlı Devletinde sivil ortaokul.
2   Osmanlı Devletinde askerî ortaokul.
3   Osmanlı Devletinde askerî lise
*   Osmanlı döneminde, Batı Trakya’da Edirne’ye bağlı bir kasaba (Bugün Yunanistan sınırları içindedir).
4   Ruşen Eşref ÜNAYDIN, Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat, 1930, s.31
5   Utkan KOCATÜRK, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, Türk Tarih Kurumu Yayını, 2000, s.4
6   Kemal ATATÜRK, Nutuk I, s.12
7   ATATÜRK, a.g.e., s.13
8   Bu müfettişliğin adı, 15 Haziran 1919’da Üçüncü Ordu Müfettişliği olarak değiştirilmiştir.
9   Hüsrev GEREDE, 20. Asır dergisi, cilt: 3, sayı: 66, s.28, 1953
10 Kemal ATATÜRK, Nutuk I, s.16; Kâzım KARABEKİR, İstiklâl Harbimiz, Türkiye Yayınevi 1969, s.32
11 KOCATÜRK, a.g.e., s.43
12 KOCATÜRK, a.g.e., s.44
13  KOCATÜRK, a.g.e., s.59
14 KOCATÜRK, a.g.e., s.59
15 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri II, s. 204
16 Cevat DURSUNOĞLU, Millî Mücadele’de Erzurum, 1946, s. 87-90
17  Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 2005, s. 204
18  Utkan KOCATÜRK, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, 2000, s.226
19  Utkan KOCATÜRK, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, 2000, s.227-228
20 Kemal ATATÜRK, Nutuk II, s.580
21 Kemal ATATÜRK, Nutuk II, s.608-609
22 Utkan KOCATÜRK, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, 2000, s.273
23 Utkan KOCATÜRK, Celâl Bayar’la Bir Konuşma, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sayı:5, 1986, s.346
24 Kemal ATATÜRK, Nutuk II, s.611
25 T.B.M.M. Zabıt Cerideleri, Devre: I, Cilt: XII, s.21
26 Utkan KOCATÜRK, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, 2000, s. 274
27 Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, 1964, s.393
28  Kemal ATATÜRK, Nutuk II, s.618
29 Nusret ÖZSELÇUK, 30 Ağustos Zaferi, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı:9, 1987, s.668
30 ÖZSELÇUK, a.g.e., s. 669
31 Ruşen Eşref ÜNAYDIN, Atatürk’ü Özleyiş, s. 44
32 Utkan KOCATÜRK, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, 2000, s.361
33 Kemal ATATÜRK, Nutuk II, s.767
34 Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 2005, s. 204
35 KOCATÜRK, a.g.e., s. 455
36 KOCATÜRK, a.g.e., s. 455
37 KOCATÜRK, a.g.e., s.264
38 KOCATÜRK, a.g.e., s.457
39 Uluğ İĞDEMİR, Atatürk ve Anzaklar, T.T.K. Yayını, 1978, 8.6
40 Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 2005, s.458
41 KOCATÜRK, a.g.e., 8.460
42 KOCATÜRK, a.g.e., s.460
43 KOCATÜRK, a.g.e., s.460
44 KOCATÜRK, a.g.e., s.459
45 KOCATÜRK, a.g.e., s.459
46 KOCATÜRK, a.g.e., s.455 BU BÖLÜMÜN HAZIRLANMASINDA YARARLANILAN KAYNAKLAR
ATATÜRK, Kemal: Nutuk, cilt: I-III, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, 1961
ATATÜRK, Kemal: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I-V, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını 1945-1972
BAYUR, Hikmet: Atatürk Hayatı ve Eseri, Güven Basımevi, Ankara 1963
BIYIKLIOĞLU, Tevfik: Atatürk ve İnönü Muharebeleri, Resimli Tarih Mecmuası, cilt: 5, sayı:53, 1954
BORAK, Sadi: Atatürk, Başak Kitabevi, İstanbul 1973
BORAK, Sadi: Ata ve İstanbul, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını, İstanbul, 1983
ÇAYCI, Abdurrahman: Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Millî Bağımsızlık ve Çağdaşlaşma Önderi (Hayatı ve Eseri), Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 2002
ÇELİKER, Fahri: Bitlis’in Kurtuluşu ve Mustafa Kemal Paşa, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 8, 1987
ÇELİKER, Fahri: Çanakkale ve Mustafa Kemal, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 9, Ankara 1987
DURSUNOĞLU, Cevat: Millî Mücadele’de Erzurum, Ankara, 1946
DURSUNOĞLU, Cevat: 1919 Erzurum Kongresi’ni Cevat Dursunoğlu Anlatıyor, Konuşan: Dr. Utkan Kocatürk, Ulus gazetesi, 23 Temmuz 1962
EROĞLU, Hamza: Atatürk’ün Üstün Kişiliği, Ankara 1984
GÖRGÜLÜ, İsmet: Atatürk’ün Anıları (Büyük Gazimizin Büyük Hayatından Hatıralar), Bilgi Yayınevi, Ankara, 1997
İĞDEMİR, Uluğ: Atatürk ve Anzaklar, Türk Tarih Kurumu Yayını, 1978 İĞDEMİR, Uluğ: Atatürk’ün Yaşamı, I. Cilt, Türk Tarih Kurumu Yayını, 1980 İLHAN, Suat: Atatürk ve Harp Yönetimi, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 1987 KARABEKİR, Kâzım: İstiklâl Harbimiz, Türkiye Yayınevi, İstanbul, 1969
KOCATÜRK, Utkan: Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi (1918-1938), 3. Basım, Türk Tarih Kurumu Yayını, 2000
KOCATÜRK, Utkan: Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 2005
KOCATÜRK, Utkan:  Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 1999
ÖZSELÇUK, Nusret: 30 Ağustos Zaferi, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: III, Sayı: 9, 1987
REİSİCUMHUR HAZRETLERİNİN TERCÜME-İ HALLERİ: Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sal namesi (1925-1926). T.C. Başbakanlık Yayını, İstanbul 1926
ŞIVGIN, Hale:  Trablusgarp Savaşı ve 1911-1912 Türk İtalyan İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 1989
ŞİMŞİR, Bilâl N.: İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e (1921-1922), Milliyet Yayınlan, İstanbul 1972
TEZER, Şükrü: Atatürk’ün Hatıra Defteri, Türk Tarih Kurumu Yayını, 1972
TÜRK İSTİKLÂL HARBİ, Cilt: I-VII, T.C. Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayını, 1962-1975
ÜN AYDIN, Ruşen Eşref: Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat, İstanbul, 1930 ÜNAYDIN, Ruşen Eşref: Atatürk’ü Özleyiş, Hatıralar, Türkiye İş Bankası Yayını, 1957

Alındı: atam.gov.tr