CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Bugün, Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın vefat yıl dönümü.

 Atatürk: "Annem idam edildiğimi düşünerek felç geçirdi"

Bugün, Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın vefat yıl dönümü.

Bu özel günde, devletimizin kurtarıcısı ve kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanımdan bahsedelim. 

Zübeyde Hanım’ın hayatı Osmanlı Devleti'nin son yıllarına tesadüf etmiş ve çileler içinde geçmiştir. Genç yaşta kaybettiği üç çocuğunun acısının üzerine kocası Ali Rıza Bey’in vefat etmesi onun hayatında derin yaralar açmıştır.

Bütün sevgisini verdiği oğlu Mustafa Kemal’in devleti kurtarma arzusu, Zübeyde Hanım’ın çileli yaşantısında ayrı bir sayfa açmış, hayatı boyunca yaşadığı zorlukların yanına oğlunun başına kötü bir şey geleceği endişesi de eklenmiştir. Bununla beraber Zübeyde Hanım oğlunun fikirlerine karşı çıkmamış, ömrü boyunca ona inanmış ve destek olmuştur.

Selanik’in Yunanistan’a geçmesiyle doğup büyüdüğü toprakları terk etmek zorunda kalıp İstanbul’a yerleşen Zübeyde Hanım buradaki yıllarını yine evladından uzak ve çileler içinde geçirecektir. Oğlu Mustafa’nın Samsun’a geçip direniş başlatmasından sonra hükûmetin Zübeyde Hanım üzerindeki baskısı artmış, defalarca evi aranmış, oğlu hakkında çıkan haberler ve idam kararı onun üç buçuk sene gece gündüz ağlamasına neden olmuştur.

Zübeyde Hanım, Millî Mücadele’nin sonlarına doğru oğlunun yanına Çankaya’ya geldiğinde sağlığını tamamen kaybetmiş durumdadır. Ankara’daki son günleri hastalıklar içinde geçen Zübeyde Hanım, İzmir’e götürülmüş ve Milli Mücadelenin zaferle noktalanmasından kısa bir süre sonra, 14 ocak 1923'te vefat etmiştir.

Annesi vefat ettiği esnada seyahatte olan Mustafa Kemal Paşa,  15 Ocak sabahında Eskişehir‘e gelmiştir. Annesinin hastalığından haberdar olduğu için Emir Eri Çavuş Ali’yi çağırarak “Bir haber var mı?” diye sormuştur. “Şifre geldi ama çözülmedi” cevabını alınca Mustafa Kemal Paşa, “Annemin öldüğünü  biliyorum.” demiştir.  

Gazi bu kara haber üzerine bir müddet düşünmüştür. Cenaze merasiminde bulunmak için hemen İzmir’e mi hareket etmeli?

O halde tespit olunan seyahat programını değiştirmek, İzmit ve İstanbul civarında talim ve terbiye ile meşgul olan ordunun teftişlerini geri bırakmak, kısacası verilen emir ve kararlardan vazgeçmek lazım gelmektedir.

Başkumandan Paşa, bu yönü gerekli görmemiş, "Vatan vazifesinin yanında hiçbir hissin, hiçbir fikrin hükmü yoktur" diyerek İzmir’de bulunan yaveri Salih Bey’e şu telgrafnameyi not ettirmiştir: “Verdiğiniz elim haber, beni çok üzdü. Merhumenin münasip bir tarzda defin merasimini yaptırınız. Cenabı Hak, millete hayat ve selamet versin.” 12 gün sonra annesinin mezarı başına gelebilen Mustafa Kemal Paşa, bir müddet sessizce bekledikten sonra duygu yüklü bir konuşma yapmıştır.

Bu tarihi konuşma, Zübeyde hanımın çileli hayatı hakkında bilgi vermesinin yanında, Mustafa Kemal Paşa'nın milli egemenliğe olan bağlılığıyla padişah rejimine karşı olumsuz bakışını ortaya koyması bakımından oldukça kıymetlidir.

29 Ocak 1923 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesinde "Büyük Halaskarın Büyük Yemini" başlığı altında yayınlanan konuşma şu şekildedir:

Zavallı validem bütün millet için mefkûre olan İzmir’in mukaddes topraklarına vücudunu vermiş bulunuyor. Arkadaşlar, ölüm yaratılışın en tabii bir kanunudur. Fakat böyle olmakla beraber bazen ne hazin tecelliler arz eder. Burada yatan validem, zulmün, cebrin bütün milleti felaket uçurumuna götüren keyfi bir idarenin kurbanı olmuştur. Bunu izah etmek için müsaade buyurursanız ıstıraplı hayatının bariz birkaç noktasını arz edeyim. 

Abdülhamit devrinde idi. 320 (1905) tarihinde mektepten henüz Erkan-ı Harp yüzbaşısı olarak çıkmıştım. Hayata ilk adımı atıyordum. Fakat bu adım hayata değil, zindana tesadüf etti.

Hakikaten bir gün beni aldılar ve müstebit (despot) idarenin zindanlarına koydular. Orada aylarca kaldım. Validem bundan ancak hapishaneden çıktıktan sonra haberdar olabildi ve derhal beni görmeye koştu. İstanbul’a geldi. Fakat orada kendisiyle ancak üç-beş gün görüşmek nasip oldu. Çünkü tekrar müstebit (despot) idarenin hafiyeleri, casusları, cellatları ikametgahımızı sarmış ve beni alıp götürmüşlerdi. Validem ağlayarak arkamdan takip ediyordu. Beni sürgün yerime götürecek olan vapura bindirirlerken benimle görüşmekten men edilmiş olan validem, gözyaşlarıyla Sirkeci rıhtımında elemler ve kederler içinde terk edilmiş bulunuyordu. Sürgün yerinde geçirdiğim mücadeleler onun hayatını ıstıraplar ve gözyaşları içinde geçirtmiştir.

Mütareke zamanında Anadolu’ya geçtiğim vakit, validemi mustarip bir halde İstanbul’da terke mecbur olmuştum. Yanımda kendisinin refakatime verdiği bir adamım vardı. Bunu Erzurum’dan İstanbul’a gönderdiğim zaman validem, bu adamın yalnız olarak geldiğinden haberdar olduğu dakikada, benim hakkımda halife ve padişah tarafından verilmiş olan idam kararının infaz edildiğini zanneylemiş ve bu zan kendisini felce uğratmıştı. Ondan sonra bütün mücadele seneleri onun hayatını elem, ıstırap içinde geçirtmişti. Padişah ve hükümetinin ve bütün düşmanların daima baskı ve işkencesi altında kalmıştı. İkametgâhı bin türlü sebep ve vesilelerle basılır ve aranır, kendisi rahatsız edilirdi. Validem üç buçuk senelik bütün gece ve gündüzlerini gözyaşları içinde geçirdi. Bu gözyaşları ona gözlerini kaybettirdi. Nihayet pek yakın zamanda onu İstanbul’dan kurtarabildim. Ona kavuşabildim ki, o artık maddeten ölmüştü, yalnız manen yaşıyordu.

Validemin kaybından şüphesiz çok üzgünüm. Fakat bu üzüntümü gideren ve beni teselli eden bir husus vardır ki, o da anamız vatanı mahv ve haraplığa götüren idarenin artık bir daha dönmemek üzere yokluk mezarına götürülmüş olduğunu görmektir. Validem bu toprağın altında, fakat milli hâkimiyet ilelebet payidar olsun. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur. Evet, milli hâkimiyet ilelebet devam edecektir.

Validemin ruhuna ve bütün ecdat ruhuna ahdetmiş olduğum vicdan yeminimi tekrar edeyim. Validemin kabri önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum, bu kadar kan dökerek milletin elde ettiği ve sağlamlaştırdığı hâkimiyetin muhafazası ve müdafaası için icap ederse validemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Milli hâkimiyet uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun."

Atatürk burada annesinin çileli hayatından ve aynı zamanda vatanın da mahvolmasından Abdülhamit ve Vahdettin rejimini sorumlu tutmuştur. "Esas anamız" dediği Vatanın kurtuluşunu bir teselli olarak görmüş ve bu kadar uğraşıp bedel ödeyerek kazanılan milli iradenin yaşaması için gerekirse ölmeye, annesinin yanına gitmeye tereddüt etmeyeceğine dair namus sözü vermiştir.

Ümit Doğan

Kaynak:  https://bit.ly/3oJZCpr



Vefatından Sonra Bile Göğsümüzü Kabartan Ulu Önder Atatürk Hakkında Dünya Liderlerinin Dile Getirdikleri

 Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca Türk halkının değil, tüm dünyanın lideri olmuştur. İşte diğer liderlerinin Atatürk hakkında dile getirdiği sözler... 



1938 Kasım’ının böylesine soğuk ve matem dolu olacağını kim düşünebilirdi? 10 Kasım Perşembe gününün sabahında saatler, saniyeler… zaman durdu ve sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olmakla kalmayıp, dünyanın en etkili, en ileri görüşlü, bilime, sanata, sanatçıya, köylüye, kısacası insana da değer veren Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşını selamladı. Dostundan düşmanına, tanıyanından tanımayanına kadar herkesin saygı duyduğu bir lider, bir öğretmen, bir bilim insanı ve büyük bir komutan, 10 Kasım 1938 günü saat 09:05’te sonsuzlukla buluştu.

Belçika, Pakistan, Meksika, Dominik Cumhuriyeti, İsrail, Hollanda, Yeni Zelanda, Venezuela, Küba, Avustralya, ABD, Birleşik Krallık ve Japonya başta olmak üzere, dünyanın dört bir yanına heykeli dikilen belki de tek dünya lideri, ulu önder Atatürk olabilir.

11 Ocak 1905 tarihinde Kurmay Yüzbaşı olarak Harp Akademisi’nden mezun olduktansonra, bir savaş dahisi olarak birçok muharebede başarıya ulaştı. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’nin ardından başlanan örgütlenme, sonrasında kazanılan Kurtuluş Savaşı’nın habercisiydi.

Kurtuluş Savaşı sırasında halkın egemenliği, Mustafa Kemal için muharebelerden çok daha önemliydi. Akabinde dünya tarihinde yer alacak bir savaş kazanıldı ve yepyeni bir ülke adeta küllerinden doğdu. Artık yönetim şekli monarşi değil cumhuriyetti. İnsan hakları, eğitim ve öğretim hakları, saltanatın ve halifeliğin kaldırılması, kadınlara seçme seçilme hakkı gibi daha birçok yenilik, şimdilerde başımızda bulunan vekiller ve siyasiler başta olmak üzere tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının devlet yönetiminde söz hakkına sahip olmalarını sağladı.

Ne yazık ki, bazı kesimler halen daha bu inkılapların değerini anlamamakta ısrarcı davranıyorlar. Ancak onlar da Mustafa Kemal’e duyulan sevginin ve saygının sonsuz olduğunun farkındalar. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ü bitmek tükenmek bilmeyen sevgiyle anıyor ve özlüyoruz

Vefatından sonra bile göğsümüzü kabartan ulu önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında dünya liderlerinin söylediği cümleler sizlerle…


10 John F. Kennedy


John F. Kennedy 
ABD’nin 35. Devlet Başkanı olarak 1961 ve 1963 yılları arasında görev alan John Fitzgerald Kennedy, 22 Kasım 1963 yılında suikaste kurban gitmeden önce vermiş olduğu demeçte; Atatürk’ün bu yüzyılda yaşamış en büyük, en ileri görüşlü ve en kudretli lider olduğunu belirtmiştir. Ayrıca çöküntü halinde bulunan bir imparatorluğun yerini özgür bir Türkiye’ye bırakmasının yanı sıra, Türkiye’nin özgürlüğünün ve bağımsızlığının şerefli bir şekilde o zamandan bugüne kadar korunmasının da Atatürk’ün ve Türk halkının başarısı olduğunu da sözlerine eklemiştir.


9 David Lloyd George

Atatürk ile aynı tarihlerde görev yapmış olan David Lloyd George, Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye topraklarını işgal eden Britanya Hükümeti’nin başındaydı. Düşman kuvvetlerde olmasına rağmen Atatürk’e olan saygısını, onu Asya topraklarında yetişmiş bir dahi olarak nitelendirerek göstermiştir. Elbette ki, Atatürk’ün işgalci güçlere karşı başarılı bir şekilde mücadele vermesi, Türkiye’ye karşı sert ve tavizsiz bir politika izleyen Lloyd George’nin bile saygı duyabilmesini sağlamıştır.


 8  Adolf Hitler


Bazı kesimler tarafından yüzyılın en büyük diktatörü, bazı kesimler tarafından ise başarılı bir politikacı olarak kabul edilen Adolf Hitler, Atatürk’ün özellikle de dahi bir devlet adamı ve büyük bir asker olduğundan bahsetmiştir. “Yeni Türkiye Cumhuriyeti”nin ise Atatürk’ün nesilden nesile aktarılacak büyük bir anıtı olduğunu da sözlerine eklemiştir.


 7  Aristide Briand


Lloyd George gibi Aristide Briand da Kurtuluş Savaşı’nın işgalci devletlerinden biri olan Fransa’nın başındaki isimdi. Karşı cephede olmasına rağmen, Atatürk’ten büyük bir kahraman olarak bahsetmiştir. Ayrıca Atatürk ve silah arkadaşlarının teker teker heykellerinin dikilmesi gerektiğini de sözlerine eklemiştir.


 6  Barack Obama

Şimdi ise günümüz liderlerinden Barack Obama ile listemize devam ediyoruz. ABD’nin 44. Devlet Başkanı olarak görev yapan  Barack Hussein Obama da yüzyılın en etkili dünya lideri, Atatürk’e olan hayranlığını vermiş olduğu bir demeçle göstermiştir. Atatürk’ten tarihin şeklini değiştiren bir lider olarak bahsetmiş ve yaşamına ait en büyük anıtın taştan ya da mermerden inşa edilemeyeceğini, Türkiye’nin canlı ve laik demokrasisinin en büyük mirası olduğunu da sözlerine eklemiştir.


 5  Vladimir Lenin

Atatürk ile aynı dönemlerde yaşamış olan Vladimir Ilyiç Lenin, Sovyetler Birliği’nin kurucusu ve sosyalist bir devrimcidir. Mustafa Kemal’in bir sosyalist olmadığını ancak anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir lider olduğunu belirten Lenin, Atatürk’ün önderlik ettiği Kurtuluş Savaşı’nın da başarıyla sonuçlanacağını düşünen ender politikacılardan biriydi.


 4  Winston Churchill


Çanakkale Boğazı’nda tarihi bir yenilgi yaşayan İngiliz orduları, o dönem Winston Churchill tarafından yönetiliyordu. Bu yenilgi, Churchill’in askerlik hayatını bitirmiş olsa da karşı cephesinde mücadele veren Mustafa Kemal’e karşı büyük bir saygı besliyordu. Atatürk’ün vefatının ardından vermiş olduğu demeçte; Mustafa Kemal’in vefatının sadece Türkiye Cumhuriyeti için değil, Avrupa için de büyük bir kayıp olduğunu belirtmişti.  


 3  Muhammed Ali Cinnah

Pakistan’ın kurucusu, Tüm Hindistan Müslüman Birliği ve Pakistan Bağımsızlık Mücadelesinin önderi olarak bilinen Muhammed Ali Cinnah da Atatürk’ün büyük bir lider olduğunu dile getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmakla kalmayıp, bütün dünya uluslarına Müslümanların seslerini duyuracak kudrette olduğunu, vefatıyla Müslüman dünyasının en büyük kahramanını kaybettiğini belirmiştir.


 2  Cevahirlal Nehru

Pandit Cevahirlal Nehru; Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin önemli isimlerinden biri olmakla kalmayıp, Hindistan’ın ilk başbakanı olmayı da başarmıştır. Nehru, Atatürk’ten gençlik yıllarının kahramanı olarak bahsetmiştir. “Kemal Paşa’nın en büyük hayranları arasında bulunuyorum”, diyerek Atatürk’e olan saygısını ve sevgisini dile getiren Nehru, Atatürk’ü Doğu’ya modern çağın kapılarını açan öncü bir dünya lideri olarak nitelendirmiştir.  


 1  Emanullah Han


1919 yılında Afganistan Emiri olarak görev yapan Emanullah Han da ülkesini İngiltere’nin etkisinden kurtarıp, bağımsız bir devlet olmasını sağlamış bir önderdir. Babasının ölümüyle 1919 yılında tahta çıkan Emanullah Han, 1921 Türkiye Anayasası’nı örnek alarak 1923 Afgan Anayasası’nı hazırlatmıştır. Mustafa Kemal’i daima örnek alan Emanullah Han; Atatürk’ün sadece Türkiye için değil, aynı zamanda bütün Doğu milletleri için de en büyük önder olduğunu belirtmiştir.


UNESCO


Duruşu, karizması, ileri görüşlülüğü, yenilikçi fikirleri ve gerçekleştirmiş olduğu inkılaplarla, kaybolmuş bir ülkeyi yeniden küllerinden diriltmeyi başaran Mustafa Kemal Atatürk, gerçek bir dünya lideridir. UNESCO tarafından 27 Kasım 1978 tarihinde alınan bir kararla 1981 senesi, Atatürk yılı olarak kabul edilmiştir ve bu karar, dünyada tektir. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) ise Atatürk’ü barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgeciliğe karşı savaşan ilk önder ve dünyanın barış öncüsü olarak tanımlamıştır.

2018 yılında Türksat 5A-5B uydularının fırlatılması için Türkiye’ye gelen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görülen Elon Musk da Anıtkabir’i ziyaret etmiştir. Ardından “Üç kırık kaburga, delik bir akciğer ve o yine de savaştı,sözleriyle Instagram hesabında Anıtkabir’de fotoğraf paylaşarak gündeme gelmiştir.

Cumhuriyetin kurucusu, kadın, çocuk ve insan haklarının savunucusu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ölümsüz lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçek bir dünya lideri olduğunu, düşmanları tarafından bile duyulan bu saygıda görebiliriz. Ulu önderimizi 1938 yılında ebediyete uğurlamış olsak da bırakmış olduğu bu mirası ilelebet yüceltmeye ve muhafaza etmeye devam edecek, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve büyük mücadeledeki kahraman silah arkadaşlarını unutmadık, unutmayacağız.

Ulu Önder Atatürk’ümüzü Saygı, Sevgi ve Özlemle Anıyoruz…

Kaynak: https://bit.ly/35sgb1w