CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

Bu millete gidecegi yolu gosterilmistir:

* HER TURK FERDININ SON NEFESI, TURK ULUSUNUN NEFESININ SONMEYECEGI, ONUN EBEDI OLDUGUNU GOSTERMELIDIR. YUKSEK TURK! SENIN ICIN YUKSEKLIK HUDUDU YOKTUR. ISTE PAROLA BUDUR.'' (11 Ocak 1935, Mulkiye Mektebi Ogrencilerine)

* Turkiye bir maymun degildir. Hic bir milleti taklit etmeyecektir. Turkiye, ne Amerikanlasacak ne de Batililasacaktir. O, sadece ozlesecektir.(29 ekim 1930)

* Ekseriyetle kendi milletimizi, kendi tarihimizi, kendi an'anelerimizi, kendi hususiyetlerimizi ve ihtiyaclarimizi almaliyiz.

* Aydinlarimiz, belki butun cihani tanir, lakin kendimizi bilmeliyiz. Aydinlarimiz, milletimi en mesut millet yapayim der. Baska milletler nasil olmussa oyle yapalim der. Lakin dusunmeliyiz ki, boyle bir kuram hic bir devirde muvaffak olmus degildir. Bir millet icin saadet olan sey, diger bir millet icin felaket olabilir. Ayni sebep ve sartlar birini mesut ettigi halde digerini bedbaht edebilir. Onun icin bu millete gidecegi yolu gosterirken; dunyanin her turlu ilminden, kesiflerinden, ilerlemelerinden istifade edelim. Lakin unutmayalim ki asil temeli kendi icimizden cikarmak mecburiyetindeyiz.(1923, S.D. II. Sf.140)

* Biz Turk'uz; tam manasiyla Turk'uz. Iste o kadar. Bize iyi musluman olmak kafidir, Asya icin ve Avrupa icin bizim kanunumuz aynidir. Dostlara sahip buunmak; istiklali tammimizi muhafaza etmek, her seyi Turk cephesinden mutalaa etmek. (1921)

* Bu memleket, tarihte Turk'tu, halde Turk'tur ve ebediyen Turk kalacaktir.

* Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

 Mustafa Kemal Ataturk

 

Asil ugrasmaya mecbur oldugumuz seyin, yuksek kulturde ve fazilette dunya birinciligini tutmak oldugunu belirten Ataturk'ten aciklamalar:

"Asil ugrasmaya mecbur oldugumuz sey, yuksek kulturde ve fazilette dunya birinciligini tutmaktir.


"Bagimsizlik, ugruna olmesini bilen toplumlarin hakkidir.

"Bagimsizliktan yoksun bir ulus, uygar insanlik karsisinda usak olmaktan kurtulamaz.

"Ben sporcunun cevik ve namuslusunu severim. Spor, ahlaktir.

"Ben Turk gencliginin spor yaparak guclu olmasini isterim.

"Ben yasayabilmek icin, kesin olarak bagimsiz bir ulusun evladi kalmaliyim. Bu yuzden ulusal bagimsizlik bence bir hayat sorunudur.

"Beni gormek demek, mutlaka yuzumu gormek demek degildir. Benim fikirlerimi, benim duygularimi anliyorsaniz ve hissediyorsaniz bu yeterlidir.

"Bilelim ki, milli benligini bilmeyen milletler baska milletlerin avidir.

"Bilim ve fen nerede ise oradan alacagiz ve ulusun her bireyinin kafasina koyacagiz.

"Bilim, gercegi bilmektir.

"Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz.

"Bir millet savas alanlarinda ne kadar zafer elde ederse etsin-, o zaferin surekli sonuclar vermesi ancak kultur ordusu ile mumkundur.

"Bir millet, savas meydanlarinda ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yasayacak sonuclar vermesi ancak irfan ordusuyla kaimdir.

"Bir millet, zenginligiyle degil, ahlak degeriyle olculur.

"Bir millete hizmet eden onun efendisi olur.

"Bir milletin ahlak degeri, o milletin yukselmesini saglar.

"Bir milletin kultur duzeyi uc safhada; devlet, dusunce ve ekonomideki calisma ve basarilarinin ozuyle olculur.

"Bir milletin sanat yetenegi guzel sanatlara verdigi degerle olculur.

"Bir milletin yenilesmesinde olcu, musIkide degisIkligi alabil mesi, kavrayabilmesidir.

"Bir millette, ozellikle bir milletin is basinda bulunan yoneticilerinde ozel istek ve cikar duygusu, vatanin yuce gorevlerinin gerektirdigi duygulardan ustun olursa, memleketin yikilip kaybolmasi kacinilmaz bir sondur.

"Bir ulus, simsIki birbirine bagli olmayi bildikce yeryuzunde onu dagitabilecek bir guc dusunulemez.

"Birlik ve beraberlik; olumden baska her seyi yener.

"Birtakim kusbeyinli kimselere kendinizi begendirmek hevesine dusmeyiniz; bunun hicbir kiymeti ve onemi yoktur.

"Biz Turkler, tarih boyunca hurriyet ve istiklal timsali olmus bir milletiz.

"Bu memleket tarihte Turk\'tu, bugun de Turk\'tur ve ebediyen Turk olarak yasayacaktir.

"Bu millet, tarihini iftiharla doldurmus bir millettir. Turk milletinin gelecegi, bugunku evlatlarinin dogru gorusu, yorulmak bilmez caliskanligi ile buyuk ve parlak olacaktir.

"Bu vatan, cocuklarimiz ve torunlarimiz icin cennet yapilmaya layiktir.

"Bugun vatanimizda bir milli kudret varsa, o cereyan, felaketlerden ders alan ulusun kalp ve dimagindan dogmustur.

"Buyuk basarilar, kiymetli analarin yetistirdikleri seckin evlatlar sayesinde olmustur.

"Buyuk ve tarihi olaylari ancak buyuk milletler yasayabilir.

"Cumhuriyet dusuncede, bilgide, saglikta guclu ve yuksek karakterli koruyucular ister.

"Cumhuriyet fazilettir.

"Cumhuriyet, demokratik idarenin tam ve mukemmel bir ifadesidir. Bu rejim, halkin gelisimini ve yukselisini saglayan, onlardan esirlik, soysuzluk, dalkavukluk hislerini uzaklastiran bir yoldur.

"Cumhuriyet, dusuncesi hur, anlayisi hur, vicdani hur nesiller . ister.

"Cumhuriyet, fikir serbestligi taraftaridir. Samimi ve mesru olmak sartiyla her fikre hurmet ederiz.

"Cumhuriyetimizin dayanagi Turk toplumudur.

"Denebilir ki, hicbir seye muhtac degiliz, yalniz bir tek seye ihtiyacimiz var: Caliskan olmak! Servet ve onun dogal sonucu olan rahat yasamak ve mutluluk, yalniz ve ancak calisanlarin hakkidir. . Yasamak demek calismak demektir.

"Dunyada her sey kadinin eseridir.

"Dunyada ve dunya milletleri arasinda sukun, huzur ve iyi gecim olmazsa, bir millet kendisi icin ne yaparsa yapsin, huzurdan mahrumdur.

"Egitimdir ki, bir milleti ya ozgur, bagimsiz, sanli, yuksek bir topluluk halinde yasatir; ya da esaret ve sefalete terk eder.

"Egemenlik, kayitsiz sartsiz ulusundur.

"Ekonomik kalkinma, Turkiye\'nin hur, bagimsiz, daima daha kuvvetli, daima daha refahli Turkiye idealinin bel kemigidir.

"Ekonomisi zayif bir ulus, yoksulluktan ve duskunlukten kurtulamaz; guclu bir uygarliga, kalkinma ve mutluluga kavusamaz; toplumsal ve siyasal yikimlardan kacamaz.

"Ey kahraman Turk kadini, Sen yerde suruklenmeye degil, omuzlar uzerinde goklere yukselmeye layiksin.

"Ey Turk Gencligi! Birinci vazifen Turk istiklall ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve mudafaa etmektir.

"Ey yukselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu sonsuza kadar yasatacak olan sizlersiniz.

"Ey yukselen yeni nesil! Istikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz.

"Felaketler insanlari, zeki milletleri daima azimli ve yeni hamlelere sev keder.

"Halkin sesi, Hak\'in sesidir.

"Hayatta en hakiki mursit, ilimdir.

"Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz... Hatta cumhurbaskani olabilirsiniz. Fakat sanatkar olamazsiniz.

"Hicbir millet aynen diger bir milletin taklitcisi olmamalidir. Cunku bir millet, ne taklit ettigi milletin ayni olabilir, ne de kendi milliyetciligi icinde kalabilir.

"Kadinlarimiz eger milletin gercek anasi olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden cok daha aydin ve faziletli olmaya calismalidirlar.

"Kadinlarimizin genel gorev ve calismalarda paylarina dusen islerden baska, en onemli, en hayirli, en faziletli bir odevleri de iyi anne olmalaridir.

"Kendiniz icin degil, bagli bulundugunuz ulus icin elbirligi ile calisiniz. Calismalarin en yuksegi budur.

"Kultur zeminle orantilidir. O zemin milletin seciyesidir.

"Kultur, okumak, anlamak, gorebilmek, gorebildiginden anlam cikarmak, ders almak, dusunmek ve zekayi gelistirmektir.

"Kurtulmak ve yasamak icin calisan, calismak zorunda olan bir halkiz. Bundan dolayi her birimizin hakki vardir, yetkisi vardir. Fakat calismak sayesinde bir hakki kazaniriz. Yoksa arka ustu yatmak ve omrunu calismadan gecirmek isteyen insanlarin bizim toplumumuzda yeri yoktur, hakki yoktur.

"Medeni olmayan milletler, medeni olanlarin ayaklari altinda kalmaya mahkumdur.

"Medeniyet oyle bir isIktir ki, ona kayitsiz olanlari yakar, mahveder.

"Medeniyet yolunda basari, yenilesmeye baglidir.

"Medeniyetin esasi, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile hayatin-dadir. Bu hayattaki fenalik mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizligi dogurur.

"Milletimizin saf karakteri yetenekle doludur. Ancak bu dogustan gelen yetenegi gelistirebilecek metodlarla donanmis vatandaslar lazimdir.

"Milletin kaynagi, toplumsal hayatin temeli olan kadin ancak faziletli olursa gorevini yerine getirebilir.

"Milletleri kurtaranlar yalniz ve ancak ogretmenlerdir."',

"Milli benligini bilmeyen milletler baska milletlere yem olurlar.

"Milli sinirlar icinde bulunan yurt parcalari bir butundur; birbirinden ayrilamaz.

"Milli, ince duygulan, dusunceleri anlatan, yuksek deyisleri, soyleyisleri toplamak, onlari bir gun once, genel son musIki kurallarina gore islemek gerekir. Ancak bu sayede, Turk milli musIkisi yukselebilir, evrensel musIkide yerini alabilir.

"Ogretmen, yillar sonra odulunu alir.

"Ogretmenler! Cumhuriyet sizden dusunceleri hur, vicdani hur,irfani hur nesiller ister.

"Ogretmenler! Ordularimizin kazandigi zafer, sizin ve ordularinizin zaferi icin yalniz ortam hazirlar. Gercek zaferi siz kazanacaksiniz ve surdureceksiniz ve kesinlikle basarili olacaksiniz.

"Okul sayesinde, okulun verecegi ilim ve fen sayesindedir ki, Turk milleti, Turk sanati, Turk ekonomisi, Turk siir ve edebiyati butun guzellikleriyle gelisir.

"Samimi ve mesru olmak sartiyla her fikre hurmet ederiz. Fikirler, siddetle, top ve tufekle oldurulemez.

"Samimiyetin lisani yoktur. Samimiyet sozlerle aciklanamaz. O, gozlerden ve tavirlardan anlasilir.

"Sanatkar, toplumda uzun caba ve calismalardan sonra alninda isigi ilk duyan insandir.

"Sanatsiz kalan bir milletin hayat damarlarindan biri kopmus demektir.

"Saygisizligin, saldirinin kucugu, buyugu yoktur.

"Sporda basarili olmak icin butun milletce sporun niteligi ve degeri anlasilmis olmak ve ona kalpten sevgiyle baglanmak ve onu vatani gorev saymak gerekir.

"Tam bagimsizlik ancak ekonomik bagimsizlikla olur.

"Tam bagimsizlik denildigi zaman, dogal, siyasal, mali, adli, askeri, kulturel ve her alanda tam bagimsizlik anlasilir.

"Tarih yazmak, tarih yapmak kadar onemlidir. Yazan yapana sadik kalmazsa degismeyen hakikat insani sasirtacak bir nitelik alir.

"Tarih, bir milletin kanini, hakkini, varligini hicbir zaman inkar etmez.

"Tehdide dayanan ahlak, bir erdemlilik olmadigindan baska, guvenilmeye de layik degildir.

"Turk cocugu atalarini tanidikca daha buyuk isler yapmak icin kendinde kuvvet bulacaktir.

"Turk dili, dillerin en zenginlerindendir.

"Turk gencligi amaca, bizim yuksek ulkumuze, durmadan, yorulmadan yuruyecektir.

"Turk gencligi, saglikli yetisip spor yaparsa ulusumuzun gelecegi guvence altindadir.

"Turk milleti kendisi icin, kendi gelecegi ve kurtulusu icin calisan kimseleri ve kurullan zorluk karsisinda birakmayacak kadar yuksek vatanseverlik ve yuksek onur duygusuyla doludur.

"Turk milletindenim diyen insanlar her seyden once ve mutlaka Turkce konusmalidir.

"Turk milletinin istidadi ve kesin karari, medeniyet yolunda durmadan, yilmadan ilerlemektir.

"Turk milletinin son yillarda gosterdigi harikalarin, yaptigi siyasi ve sosyal inkilaplarin gercek sahibi kendisidir.

"Turk, ogun, calis, guven.

"Turkiye\'nin guvenini amac edinen, hicbir baska ulusun aleyhinde olmayan bir baris yolu, her zaman bizim ilkemiz olacaktir.

"Ulkesini, yuksek istiklalini korumasini bilen Turk milleti, dilini de yabanci diller boyundurugundan kurtarmalidir.

"Ulusal egemenlik oyle bir nurdur ki, onun karsisinda zincirler erir, tac ve tahtlar yanar, mahvolur.

"Ulusun bagimsizligini, yine ulusun kesin karari ve direnisi kurtaracaktir.

"Vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor, bilim ve ustalik, yuksek uygarlik, hur dusunce ve hur yasayis istiyor.

"Ya istiklal, ya olum.

"Inkilap, Turk ulusunun son asirlarda geri birakilmis kurumlarini yikarak yerlerine, ulusun en yuksek uygarlik duzeyine ilerlemesini saglayacak yeni kurumlar koymaktir.

"Insaf ve merhamet dilenmekle millet isleri gorulemez; millet ve devletin seref ve bagimsizligi elde edilemez, insaf ve merhamet dilenmek gibi bir kural yoktur. Turk milleti ve Turkiye\'nin cocuklari, bunu bir an akildan cikarmamalidir.

"Yuksek bir insan toplulugu olan Turk Milleti\'nin.tarihi bir ozelligi de, guzel sanatlari sevmek ve onda yukselmektir.

"Yuksek Turk! Senin icin yuksekligin siniri yoktur. Iste parola budur.

"Bir millete gidecegi yolu gosterirken dunyanin her cesit ilminden, buluslarindan, yukselmelerinden faydalanmalidir. Fakat unutmayalim ki, asil temeli kendi icimizden cikarmak mecburiyetindeyiz.

"Komutan, yaratici gucu olan kimse demektir.

"Biz Bati medeniyetini taklitcilik yapalim diye almiyoruz. Onda iyi olarak gorduklerimizi, kendi bunyemize uygun buldugumuz icin, dunya medeniyet seviyesi icinde benimsiyoruz.

"Her fert istedigini dusunmek, istedigine inanmak, kendine mahsus siyasî bir fikre malik olmak, sectigi dinin icaplarini yapmak veya yapmamak hak ve hurriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanina hâkim olunamaz.

"Tuketici yasamak iyi degildir. Uretici olalim.

"Turkiye Cumhuriyeti’ni kuran Turkiye halkina Turk milleti denir.

"Dilin millî ve zengin olmasi millî duygunun gelismesinde baslica etkendir. Turk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil suurla islensin.

"Egitim islerinde behemehal muzaffer olmak lâzimdir. Bir milletin hakikî kurtulusu ancak bu surette olur.

"Milletleri kurtaranlar yalniz ve ancak ogretmenlerdir.

"Ogrenci her ne yasta olursa olsun, onlara gelecegin buyukleri gozuyle bakilmali ve oyle muamele edilmelidir.

"Milliyetin en belirgin niteliklerinden biri dildir. Turk milletindenim diyen insan her seyden once ve mutlaka Turkce konusmalidir. Turkce konusmayan bir insan Turk kulturune, topluluguna bagliligini iddia ederse buna inanmak dogru olmaz.

"Turkluk, benim en derin guven kaynagim, en engin ovunc dayanagim oldu. Kendimi hicbir zaman Osmanliligin telkin ettigi baska uluslari oven ve Turklugu asagi goren eksIklik duygusuna kaptirmadim.

"Butun insanlar, bir toplumsal vucudun organlaridir ve bu sebeple birbirine baglidir.

"Turkiye Cumhuriyeti’nin temeli kulturdur.

"Millî ekonominin temeli tarimdir.

"Tuccar, milletin emegi ve uretimi kiymetlendirmek icin eline ve zekâsina emniyet edilen ve bu emniyete liyâkat gostermesi gereken adamdir. 

"Insanlari mesut edecegim diye onlari birbirine bogazlatmak insanliktan uzak ve son derece uzunulecek bir sistemdir.


Dünya liderlerinin EVRENSEL ISIK hakkindaki sözleri

Yeni Türk Devleti ile Ankara Antlaşması'nın imzalanması nedeniyle; "Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı" diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap: Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve Onun tüm askerleri burada olsalardı teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum. (1921) BRIAND Fransa Başbakanı

Fransa, kendisine pek çok dostluk belirtileri göstermiş olan bu büyük adamın anısını daima canlı tutacaktır.
Eduard DALADIER Fransa Başbakanı

Atatürk, yalnız Türk Milleti'nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletlerin önderiydi. O'nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.
Sucheta KRIPALANI Hint Parlamento Heyeti Başkanı

Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır."Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa'nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana Avrupa'nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi. "
Franklin D. ROOSEVELTA.B.D Başkanı

Ser, dayanıklı ve mücadeleci. Bence harika bir subay. Kelimenin tam manasıyla mükemmel bir yönetici."
General Liman Von Sanders

Asker-Devler adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi, Türkiye'nin dünyanın en ileri memleketleri arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanım duygusunu vermiştir. Ben Atatürk'ün sadık arkadaşlarından biri olarak büyük iftihar duyuyorum.
General - DOUGLAS MC ARTHUR - Kasım 1963

Atatürk yalnız Türk tarihinin büyük bir siması değil, aynı zamanda bir büyük adamıdır. O'nun yeni Türkiye'yi yaratan eseri, yüzyıllara intikal eden bir anıt olarak kalacaktır. Yunanistan Başbakanı - GENERAL METAKSAS

O; şahsi kazanç ve şöhret peşinde koşan basit bir diktatör değil, gelecek nesiller için sağlam temeller atmaya uğraşan bir kahramandı.
WALTER L. WRİGHT JR.

Atatürk'ün dış münasebetler konusu üzerindeki görüşlerini inceleyen bir kimse, fikirlerinin değeri ve ifade edildikleri zamanı aşan manaları karşısında daima hayrete düşer.
A.B.D. Büyükelçilerinden - AWRA M. WARREN

Büyük Atatürk'ün ufulünden dolayı teessürümüz o derece derin ve sonsuzdur ki, bunu ifade etmek için kelime bulamıyorum. Çünkü Atatürk, yalnız Türkiye'nin değil, bütün şarkın Ata'sı idi. Afganistan - VELİ HAN

Türkiye'yi son ziyareti sırasında Anıtkabir'in altın defterine şu sözleri yazmıştı. "Atatürk artık rahatça ölebilirdi. -Mademki ışık parlamakta, alev yanmakta ve memleket ilerlemekte devam ediyor...
General DE GAULLE

Mustafa Kemal sosyalist değil, fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici ve iyi düşünceli, akıllı bir lider. Mustafa Kemal, soygunculara karşı bir Kurtuluş Savaşı veriyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına ve Sultanı da yaranı ile birlikte alt edeceğine inanıyorum.
LENİN

Ben şimdiye kadar on beş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmi konuşmalar yatım. Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Mustafa Kemal'de büyük bir ruh kudretinin esrarı var.(1922) İngiliz Generali - SIR CHARLES TOWNSHEND

Ser, dayanıklı ve mücadeleci. Bence harika bir subay. Kelimenin tam manasıyla mükemmel bir yönetici. Alman Generali - VON SONDERS

Fransa, kendisine pek çok dostluk belirtileri göstermiş olan bu büyük adamın anısını daima canlı tutacaktır. Fransız Başbakanı - EDOUARD DALADIER

Hayatının sonuna kadar ulusunun mutlak güvenliğiyle kurduğu devletin başında kalan muzaffer kumandanın kişiliği eşi görülmemiş bir karekter örneğidir. Eski İtalya Dışişleri Bakanı - COMTE CARLO SFORZA

Öyle zamanlar oldu ki, anılar içinde benim eşsiz nitelikte gördüklerimi düzeltti: "- Hayır... Ben bunda yanılmışım. Eğer şöyle düşünseydim ve yapsaydım sonucu daha eksiksiz olacaktı." dediği az değildi. Gerçekçilik O'nun korkmadığı şeydi.
Eski Amerika Elçisi - General, CHARLES H. SHERRİLL

Türkler O'na çok haklı olarak Atatürk dediler ve kendilerini baba tanıdılar. Gerçekten de O, ulusunu seven ve ulusu için didinen bir baba olmuş ve yurdunu çok az bir zamanda verimli, yaratıcı bir gelişmeye yöneltmiştir.
Macar Meclis Başkanı - GYULA KORNİS

Atatürk tarihten hakiki dersler almış nadir büyüklerden biridir. Bütün çaba ve uğraşmaları yalnız kendi ulusu içindir.
Alman Tarihçisi - Prof. HERBERT MELZİG

Kuvvetli karakterli ve dünya ulusları arasında kendi ulusunun haklı durumu üzerinde kesin ve pratik görüşlü bir adam olarak O, hiçbir zaman kişisel şöhret ve yükselme peşinde koşmadı. Yurdunun çıkarları her şeyin üstünde tutan ve ulusu için en faydalı sonuca varmaya çalışan bu zat, gücünü damarlarına işlemiş görev duygusundan alıyordu
İngiliz Yarbayı - A. RAWLİNSON

Atatürk'ün askerlik tarafına hayret etmiyorum. Her meslekte deha sahibi insanlar vardır, buna şaşılmaz. Fakat İsviçre Medeni Kanununu kabul etmek ve Türkiye'de yürürlüğe koymak! Bu âdeta dehanın da üstünde bir şey, hukuktan anlayan ve insan haklarına inanan biri sıfatıyla söylüyorum. İşte buna hayranım!
Fransız Milli Meclisi Başkanı - EDOUARD HERRİOT

Akıllı ve barışçı yöntemlerle gerçekleştirdiği eseri halkların tarihinde izlerini bırakacaktır.
Albert LEBRUN Fransız Cumhurbaşkanı

Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır. Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye'nin doğması, yeni Türkiye'nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk' ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye' de giriştiği derin ve geniş inkılaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.
John F. KENNEDY A.B.D Başkanı

Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz 20. yüzyılda dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, hiçbir millete nasip olmayan cesur ve büyük bir inkılapçı olmuştur. (1963)
Ben Gurion İsrail Başbakanı

Büyük adamlar, kuşaklarının başındadır. Türk Milleti'nin başındaki büyük ve dahi Atatürk, politika ve savaş alanlarında yılmayan büyük ve yurtsever bir insandı.
KERAMAL übnan Başbakanı

Türkler O'na çok haklı olarak Atatürk dediler ve kendilerini baba tanıdılar. Gerçekten de O, ulusunu seven ve ulusu için didinen bir baba olmuş ve yurdunu çok az bir zamanda verimli, yaratıcı bir gelişmeye yöneltmiştir.
Gyula KORNİSMacar Meclis Başkanı
-
Kemal Atatürk, yalnız bu yüzyılın en büyük adamlarından biri değildir. Biz Pakistan'da, Onu geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. Askeri bir deha, doğuştan bir lider ve büyük bir yurtsever.
Eyüp HanPakistan Cumhurbaşkanı

Şöhreti bütün cihana yayılmış olan tecrübeli başkanın yönetimi herkesin sevgi ve saygısını çeken büyük Türk Milleti'nin milli bağımsızlığını devamlı bir başarı ile kuvvetlendirmiş ve yeni milli yapısını yaratmıştır.
KalininSovyet Başbakanı

Atatürk yalnız Türk tarihinin büyük bir siması değil, aynı zamanda bir büyük barış adamıdır. O'nun yeni Türkiye'yi yaratan eseri, yüzyıllara intikal eden bir anıt olarak kalacaktır.
General METAKSASYunanistan Başbakanı


“ BÜTÜN İNSANLIK İÇİNDE GERÇEK BİR ONUR SİMGESİ ”
UNESCO-1963

“ Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu. ”
UNESCO Genel Kuruluna katılan
156 ülkenin 1981 yılında oybirliği ile kabul edilen kararı

ATATÜRK VE BARIŞ “ YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ”

· “ Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” düşüncesi ölümsüzdür. Atatürk’ün son zaferini, savaşta kazanılan zafer olarak değil, bütün dünya uygarlığı için önem taşıyan sosyal kültüre sahip bir insanın zaferi olarak adlandırıyorum. ”
Prof. Dr. Vitali ŞEREMET (Rusya Bilimler Akademisi)

· “ Atatürk bir yandan savaş adamıdır ; öte yandan da barış adamıdır. Öte yandan da barış adamıdır. İçindeki büyük askeri deha, ulusunu çökmekten kurtarmış ; gene içindeki devlet adamı niteliği, hayatına ışık saçtığı milletinin yeniden doğuşunu sağlamıştır. ”
LORD KİNDROSS

· “ Mustafa Kemal ezeli düşman tanımazdı. Hiçbir vakit kazandığı zaferleri, aşırı isteklerle tehlikeye sokmamıştır. ”
Prof. GOTTARD JOSCHKE

· “ Büyük bir sebatkarlık ve ileri görüşle, devrimler ve ülkesini yeniden kurma işinin ardından koşuyor ; yüreğinde ülkesinin ateşli sevgisi, ulusal inancıyla o durmadan esinlendiği insanlık tutkusunu uzlaştırmaya çalışıyor varlığında O.
“ ... Mustafa Kemal’in tek bir düşüncesi vardır, dünya barışını sağlamaktır bu da ; bunun için de, kesin sınırlarını öz elleriyle çizmiş olduğu kendi ülkesinin dirliğini sağlamaya çalışır her şeyden önce ; bunun ötesinde herhangi bir tutkuyu kendisi beslemediği gibi hiç bir zaman körüklememiştir de. ”
Neila PAVLOVA (Paris 1930)

ATATÜRK’E ÖVGÜLER

· “ Atatürk diğer şahsiyetlerle mukayese kabul etmez. ”
Haydar ALİYEV (Azerbaycan Cumhurbaşkanı)

· “ Einstein nasıl yüzlerce yıllık Newton fiziğinin geçirdiyse, Atatürk de yüzlerce yıllık bir imparatorluk yönetiminin yıkıntıları üzerinde demokratik bir toplum ve devlet kurdu. ”
“ Atatürk, demokrasi kuran bir dehadır. ”
Cornelius BISCHOFF (Alman Edebiyatçı)

· “ Atatürk, yalnızca tüm zamanların en iyi komutanlarından biri değil, aynı zamanda siyaset kuramının büyük filozoflarından biridir. ”
Prof. Dr. Jorge Blanco VILLALTA (Arjantinli Diplomat)

· “ Atatürk, tarihin Türk ulusuna ve insanlığa bir armağanıdır. ”
Klaus LİEBE (Alman TV’ci)

· “ Atatürk, gideceği yolu bilen bir kişiydi. Bulunduğu ortamdan çok etkilenmeyen, tersine, o ortamı ve orada bulunanları etkileyerek doğruluğuna inandığı düşüncelere çeken bir kimse idi. ”
Andrew MANGO (İngiliz İletişimci)

· “ Bana göre Atatürk’ün devlet adamı olarak büyüklüğü yalnız yaptığı devrimlerden ileri gelmiyor. O’nun uzak görüşlülüğü var. Solda ve sağda aşırılığı kesti ve onlarla savaştı. Komünistlerle faşistleri aynı hapislere doldurdu. Bu büyük bir meziyettir. Çünkü böylece normal bir devleti kurmayı başardı. Bu çok mühim. ”
Radi FİŞ (Rus Edebiyatçı)

· “ Bu, dünyanın çok biçimli olduğunu ve yaşamın tekrarlanmadığını hissetmektir ve her durum için ayrı yanıt bulmak çabası demektir. Bence, Atatürk’ün ülke sorunlarını çözmek için göstermiş olduğu çabalar ve uyguladığı strateji de bundan ibarettir. ”
Prof. Dr. Mikail MEYER (Moskova Üniversitesi)

· “ Atatürk özünde bir bilgindi. ”
“ Ama her şeyin ötesinde Türkler, başkalarından daha üstün olduklarını ileri sürmeyen ; yalnızca başkalarından daha kötü olmadıklarını söyleyen insanlardır. ”
Prof. Dr. Geoffrey LEWIS (Oxford Üniversitesi)

“ Atatürk 24 karatlık bir önderdi. ”
Prof. Dr. Carther FINDLEY (Ohio Stato Üniversitesi)

· “ Atatürk, tarihin dehalarından biriydi ; çağdaş uygarlığın Türkiye’de kök salmasını sağladı. ”
David BARCHARD
(İngiliz Gazeteci)

· “ Eğer Atatürk olmasaydı, yalnız Türkiye diye bir devlet değil, Anadolu’da Türk diye bir şey de ortada olmayacaktı. Atatürk bir komutan olarak Türkleri yok olmaktan kurtardı. ”
“ Yıkılmış bir ülkeyi eline alıp onu sonunda demokrasiye kavuşturdu. İşlerliği olan bir ekonomiye sahip kıldı. İnsanların eğitim-öğretim gördüğü, dillerini öğrendiği bir ülkeye dönüştürdü. Ama bütün bunları rahatı yerinde zengin bir ülkede değil, son derece yoksul, yakılıp yıkılmış bir ülkede yaptı. Çiftçilik yapmak için hayvan kalmamıştı. Kentler yıkılmıştı. İşte bunun için Atatürk’ün çok üstün başarılar sergilediğini düşünüyorum. ”
Prof. Dr. Justine Mc CARTHY (Kentucky Louisville Üniversitesi)

“ Atatürk, yaşamını ülkesine adamış örnek bir insandı. ”
“ Türkiye’yi çağdaş dünyanın bir parçası yapmak istedi. ”
Prof. Dr. Catherine BURIL (ABD Colombia Üniversitesi)

“ Kahramanlıklarını göz önüne aldığımda, özetle diyebilirim ki, tarihte ülkesi için, M. Kemal Atatürk’ten daha büyük işler başarmış hiç kimse yoktur. ”
“ Çok değişken, olağanüstü, çok güzel, çok güçlü yapısı olan bir yüzü vardı Atatürk’ün. ”
“ Atatürk, ‘babalar kadar, anneler de eğitilmelidir ; yoksa çocuklar gün ışığı göremezler, ’ dedi. ”
Tarquin OLİVİER (İngiliz Film Yapımcısı)

· “ Eğer Atatürk olmasaydı, yalnız Türkiye diye bir devlet değil, Anadolu’da Türk diye bir şey de ortada olmayacaktı. Atatürk bir komutan olarak Türkleri yok olmaktan kurtardı. ”

“ Yıkılmış bir ülkeyi eline alıp onu sonunda demokrasiye kavuşturdu. İşlerliği olan bir ekonomiye sahip kıldı. İnsanların eğitim-öğretim gördüğü, dillerini öğrendiği bir ülkeye dönüştürdü. Ama bütün bunları rahatı yerinde zengin bir ülkede değil, son derece yoksul, yakılıp yıkılmış bir ülkede yaptı. Çiftçilik yapmak için hayvan kalmamıştı. Kentler yıkılmıştı. İşte bunun için Atatürk’ün çok üstün başarılar sergilediğini düşünüyorum. ”

“ Çoğu kişi yalnız İzmir’in yakıldığını sanır. Oysa Doğu ve Batı Anadolu’daki hemen her kentin yakılıp yıkıldığı gözden uzak tutuluyor. Yunanlıların çekilirken her yeri yakıp yıktığı unutuluyor. ”
Prof. Dr. Justine Mc CARTHY (Kentucky Louisville Üniversitesi)

“ Atatürk, yaşamını ülkesine adamış örnek bir insandı. ”
“ Türkiye’yi çağdaş dünyanın bir parçası yapmak istedi. ”
Prof. Dr. Catherine BURIL (ABD Colombia Üniversitesi)

“ Atatürk zaferlerin en büyüğünü, milletinin yeniden doğuş zaferini kazandı. ”
DE GAULLE

“ Atatürk sağ olsaydı, dünyanın görüntüsü başka olurdu. Gerçekten Atatürk sağ olsaydı ya da biz o büyük insanın yolundan gidebilseydik, dünyadaki Türkiye başka olurdu. ”
WINSTON CHIRCHILL

“ Türkler kendi milli kurtuluşları için dövüşüyorlar. Mustafa Kemal tabi bir sosyalist değil. Ama görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı bir lider. ”
LENİN

“ Beni biraz sola çekiniz ve Mustafa Kemal’e yaklaştırınız.”
ROOSVELT

Dünya liderlerinin EVRENSEL ISIK hakkindaki sözleri

Dünya liderlerinin EVRENSEL ISIK hakkindaki sözleriYeni Türk Devleti ile Ankara Antlaşması'nın imzalanması nedeniyle; "Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı" diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap: Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve Onun tüm askerleri burada olsalardı teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.
(1921) BRIAND Fransa Başbakanı

Fransa, kendisine pek çok dostluk belirtileri göstermiş olan bu büyük adamın anısını daima canlı tutacaktır.
Eduard DALADIER Fransa Başbakanı

Atatürk, yalnız Türk Milleti'nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletlerin önderiydi. O'nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.
Sucheta KRIPALANI Hint Parlamento Heyeti Başkanı

Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır."Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa'nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana Avrupa'nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi. "
Franklin D. ROOSEVELTA.B.D Başkanı

Ser, dayanıklı ve mücadeleci. Bence harika bir subay. Kelimenin tam manasıyla mükemmel bir yönetici."
General Liman Von Sanders

Asker-Devler adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi, Türkiye'nin dünyanın en ileri memleketleri arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanım duygusunu vermiştir. Ben Atatürk'ün sadık arkadaşlarından biri olarak büyük iftihar duyuyorum.
General - DOUGLAS MC ARTHUR - Kasım 1963

Atatürk yalnız Türk tarihinin büyük bir siması değil, aynı zamanda bir büyük adamıdır. O'nun yeni Türkiye'yi yaratan eseri, yüzyıllara intikal eden bir anıt olarak kalacaktır. Yunanistan Başbakanı - GENERAL METAKSAS

O; şahsi kazanç ve şöhret peşinde koşan basit bir diktatör değil, gelecek nesiller için sağlam temeller atmaya uğraşan bir kahramandı.
WALTER L. WRİGHT JR.

Atatürk'ün dış münasebetler konusu üzerindeki görüşlerini inceleyen bir kimse, fikirlerinin değeri ve ifade edildikleri zamanı aşan manaları karşısında daima hayrete düşer.
A.B.D. Büyükelçilerinden - AWRA M. WARREN

Büyük Atatürk'ün ufulünden dolayı teessürümüz o derece derin ve sonsuzdur ki, bunu ifade etmek için kelime bulamıyorum. Çünkü Atatürk, yalnız Türkiye'nin değil, bütün şarkın Ata'sı idi. Afganistan - VELİ HAN

Türkiye'yi son ziyareti sırasında Anıtkabir'in altın defterine şu sözleri yazmıştı. "Atatürk artık rahatça ölebilirdi. -Mademki ışık parlamakta, alev yanmakta ve memleket ilerlemekte devam ediyor... General DE GAULLE

Mustafa Kemal sosyalist değil, fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici ve iyi düşünceli, akıllı bir lider. Mustafa Kemal, soygunculara karşı bir Kurtuluş Savaşı veriyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına ve Sultanı da yaranı ile birlikte alt edeceğine inanıyorum. LENİN

Ben şimdiye kadar on beş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmi konuşmalar yatım. Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Mustafa Kemal'de büyük bir ruh kudretinin esrarı var.(1922) İngiliz Generali - SIR CHARLES TOWNSHEND

Ser, dayanıklı ve mücadeleci. Bence harika bir subay. Kelimenin tam manasıyla mükemmel bir yönetici. Alman Generali - VON SONDERS

Fransa, kendisine pek çok dostluk belirtileri göstermiş olan bu büyük adamın anısını daima canlı tutacaktır. Fransız Başbakanı - EDOUARD DALADIER

Hayatının sonuna kadar ulusunun mutlak güvenliğiyle kurduğu devletin başında kalan muzaffer kumandanın kişiliği eşi görülmemiş bir karekter örneğidir. Eski İtalya Dışişleri Bakanı - COMTE CARLO SFORZA

Öyle zamanlar oldu ki, anılar içinde benim eşsiz nitelikte gördüklerimi düzeltti: "- Hayır... Ben bunda yanılmışım. Eğer şöyle düşünseydim ve yapsaydım sonucu daha eksiksiz olacaktı." dediği az değildi. Gerçekçilik O'nun korkmadığı şeydi. Eski Amerika Elçisi - General, CHARLES H. SHERRİLL

Türkler O'na çok haklı olarak Atatürk dediler ve kendilerini baba tanıdılar. Gerçekten de O, ulusunu seven ve ulusu için didinen bir baba olmuş ve yurdunu çok az bir zamanda verimli, yaratıcı bir gelişmeye yöneltmiştir. Macar Meclis Başkanı - GYULA KORNİS

Atatürk tarihten hakiki dersler almış nadir büyüklerden biridir. Bütün çaba ve uğraşmaları yalnız kendi ulusu içindir. Alman Tarihçisi - Prof. HERBERT MELZİG

Kuvvetli karakterli ve dünya ulusları arasında kendi ulusunun haklı durumu üzerinde kesin ve pratik görüşlü bir adam olarak O, hiçbir zaman kişisel şöhret ve yükselme peşinde koşmadı. Yurdunun çıkarları her şeyin üstünde tutan ve ulusu için en faydalı sonuca varmaya çalışan bu zat, gücünü damarlarına işlemiş görev duygusundan alıyordu İngiliz Yarbayı - A. RAWLİNSON

Atatürk'ün askerlik tarafına hayret etmiyorum. Her meslekte deha sahibi insanlar vardır, buna şaşılmaz. Fakat İsviçre Medeni Kanununu kabul etmek ve Türkiye'de yürürlüğe koymak! Bu âdeta dehanın da üstünde bir şey, hukuktan anlayan ve insan haklarına inanan biri sıfatıyla söylüyorum. İşte buna hayranım! Fransız Milli Meclisi Başkanı - EDOUARD HERRİOT

Akıllı ve barışçı yöntemlerle gerçekleştirdiği eseri halkların tarihinde izlerini bırakacaktır.
Albert LEBRUN Fransız Cumhurbaşkanı

Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır. Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye'nin doğması, yeni Türkiye'nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk' ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye' de giriştiği derin ve geniş inkılaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.
John F. KENNEDY A.B.D Başkanı

Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz 20. yüzyılda dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, hiçbir millete nasip olmayan cesur ve büyük bir inkılapçı olmuştur. (1963)
Ben Gurion İsrail Başbakanı

Büyük adamlar, kuşaklarının başındadır. Türk Milleti'nin başındaki büyük ve dahi Atatürk, politika ve savaş alanlarında yılmayan büyük ve yurtsever bir insandı.
KERAMAL übnan Başbakanı

Türkler O'na çok haklı olarak Atatürk dediler ve kendilerini baba tanıdılar. Gerçekten de O, ulusunu seven ve ulusu için didinen bir baba olmuş ve yurdunu çok az bir zamanda verimli, yaratıcı bir gelişmeye yöneltmiştir.
Gyula KORNİSMacar Meclis Başkanı

Kemal Atatürk, yalnız bu yüzyılın en büyük adamlarından biri değildir. Biz Pakistan'da, Onu geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. Askeri bir deha, doğuştan bir lider ve büyük bir yurtsever.
Eyüp HanPakistan Cumhurbaşkanı

Şöhreti bütün cihana yayılmış olan tecrübeli başkanın yönetimi herkesin sevgi ve saygısını çeken büyük Türk Milleti'nin milli bağımsızlığını devamlı bir başarı ile kuvvetlendirmiş ve yeni milli yapısını yaratmıştır.
KalininSovyet Başbakanı

Atatürk yalnız Türk tarihinin büyük bir siması değil, aynı zamanda bir büyük barış adamıdır. O'nun yeni Türkiye'yi yaratan eseri, yüzyıllara intikal eden bir anıt olarak kalacaktır.
General METAKSASYunanistan Başbakanı
------------------------------------------------

“ BÜTÜN İNSANLIK İÇİNDE GERÇEK BİR ONUR SİMGESİ ”
UNESCO-1963

“ Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu. ”
UNESCO Genel Kuruluna katılan
156 ülkenin 1981 yılında oybirliği ile kabul edilen kararı

------------------------------------------------

ATATÜRK VE BARIŞ “ YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ”


· “ Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” düşüncesi ölümsüzdür. Atatürk’ün son zaferini, savaşta kazanılan zafer olarak değil, bütün dünya uygarlığı için önem taşıyan sosyal kültüre sahip bir insanın zaferi olarak adlandırıyorum. ”
Prof. Dr. Vitali ŞEREMET (Rusya Bilimler Akademisi)

· “ Atatürk bir yandan savaş adamıdır ; öte yandan da barış adamıdır. Öte yandan da barış adamıdır. İçindeki büyük askeri deha, ulusunu çökmekten kurtarmış ; gene içindeki devlet adamı niteliği, hayatına ışık saçtığı milletinin yeniden doğuşunu sağlamıştır. ”
LORD KİNDROSS

· “ Mustafa Kemal ezeli düşman tanımazdı. Hiçbir vakit kazandığı zaferleri, aşırı isteklerle tehlikeye sokmamıştır. ”
Prof. GOTTARD JOSCHKE

· “ Büyük bir sebatkarlık ve ileri görüşle, devrimler ve ülkesini yeniden kurma işinin ardından koşuyor ; yüreğinde ülkesinin ateşli sevgisi, ulusal inancıyla o durmadan esinlendiği insanlık tutkusunu uzlaştırmaya çalışıyor varlığında O.
“ ... Mustafa Kemal’in tek bir düşüncesi vardır, dünya barışını sağlamaktır bu da ; bunun için de, kesin sınırlarını öz elleriyle çizmiş olduğu kendi ülkesinin dirliğini sağlamaya çalışır her şeyden önce ; bunun ötesinde herhangi bir tutkuyu kendisi beslemediği gibi hiç bir zaman körüklememiştir de. ”
Neila PAVLOVA (Paris 1930)
------------------------------------------------

ATATÜRK’E ÖVGÜLER

· “ Atatürk diğer şahsiyetlerle mukayese kabul etmez. ”
Haydar ALİYEV (Azerbaycan Cumhurbaşkanı)

· “ Einstein nasıl yüzlerce yıllık Newton fiziğinin geçirdiyse, Atatürk de yüzlerce yıllık bir imparatorluk yönetiminin yıkıntıları üzerinde demokratik bir toplum ve devlet kurdu. ”
“ Atatürk, demokrasi kuran bir dehadır. ”
Cornelius BISCHOFF (Alman Edebiyatçı)

· “ Atatürk, yalnızca tüm zamanların en iyi komutanlarından biri değil, aynı zamanda siyaset kuramının büyük filozoflarından biridir. ”
Prof. Dr. Jorge Blanco VILLALTA (Arjantinli Diplomat)

· “ Atatürk, tarihin Türk ulusuna ve insanlığa bir armağanıdır. ”
Klaus LİEBE (Alman TV’ci)


· “ Atatürk, gideceği yolu bilen bir kişiydi. Bulunduğu ortamdan çok etkilenmeyen, tersine, o ortamı ve orada bulunanları etkileyerek doğruluğuna inandığı düşüncelere çeken bir kimse idi. ”
Andrew MANGO (İngiliz İletişimci)

· “ Bana göre Atatürk’ün devlet adamı olarak büyüklüğü yalnız yaptığı devrimlerden ileri gelmiyor. O’nun uzak görüşlülüğü var. Solda ve sağda aşırılığı kesti ve onlarla savaştı. Komünistlerle faşistleri aynı hapislere doldurdu. Bu büyük bir meziyettir. Çünkü böylece normal bir devleti kurmayı başardı. Bu çok mühim. ”
Radi FİŞ (Rus Edebiyatçı)

· “ Bu, dünyanın çok biçimli olduğunu ve yaşamın tekrarlanmadığını hissetmektir ve her durum için ayrı yanıt bulmak çabası demektir. Bence, Atatürk’ün ülke sorunlarını çözmek için göstermiş olduğu çabalar ve uyguladığı strateji de bundan ibarettir. ”
Prof. Dr. Mikail MEYER (Moskova Üniversitesi)

· “ Atatürk özünde bir bilgindi. ”
“ Ama her şeyin ötesinde Türkler, başkalarından daha üstün olduklarını ileri sürmeyen ; yalnızca başkalarından daha kötü olmadıklarını söyleyen insanlardır. ”
Prof. Dr. Geoffrey LEWIS (Oxford Üniversitesi)

“ Atatürk 24 karatlık bir önderdi. ”
Prof. Dr. Carther FINDLEY (Ohio Stato Üniversitesi)

· “ Atatürk, tarihin dehalarından biriydi ; çağdaş uygarlığın Türkiye’de kök salmasını sağladı. ” David BARCHARD
(İngiliz Gazeteci)

· “ Eğer Atatürk olmasaydı, yalnız Türkiye diye bir devlet değil, Anadolu’da Türk diye bir şey de ortada olmayacaktı. Atatürk bir komutan olarak Türkleri yok olmaktan kurtardı. ”
“ Yıkılmış bir ülkeyi eline alıp onu sonunda demokrasiye kavuşturdu. İşlerliği olan bir ekonomiye sahip kıldı. İnsanların eğitim-öğretim gördüğü, dillerini öğrendiği bir ülkeye dönüştürdü. Ama bütün bunları rahatı yerinde zengin bir ülkede değil, son derece yoksul, yakılıp yıkılmış bir ülkede yaptı. Çiftçilik yapmak için hayvan kalmamıştı. Kentler yıkılmıştı. İşte bunun için Atatürk’ün çok üstün başarılar sergilediğini düşünüyorum. ”
Prof. Dr. Justine Mc CARTHY (Kentucky Louisville Üniversitesi)

“ Atatürk, yaşamını ülkesine adamış örnek bir insandı. ”
“ Türkiye’yi çağdaş dünyanın bir parçası yapmak istedi. ”
Prof. Dr. Catherine BURIL (ABD Colombia Üniversitesi)

“ Kahramanlıklarını göz önüne aldığımda, özetle diyebilirim ki, tarihte ülkesi için, M. Kemal Atatürk’ten daha büyük işler başarmış hiç kimse yoktur.
“ Çok değişken, olağanüstü, çok güzel, çok güçlü yapısı olan bir yüzü vardı Atatürk’ün.
“ Atatürk, ‘babalar kadar, anneler de eğitilmelidir ; yoksa çocuklar gün ışığı göremezler, ’ dedi. ”
Tarquin OLİVİER (İngiliz Film Yapımcısı)

· “ Eğer Atatürk olmasaydı, yalnız Türkiye diye bir devlet değil, Anadolu’da Türk diye bir şey de ortada olmayacaktı. Atatürk bir komutan olarak Türkleri yok olmaktan kurtardı. ”
“ Yıkılmış bir ülkeyi eline alıp onu sonunda demokrasiye kavuşturdu. İşlerliği olan bir ekonomiye sahip kıldı. İnsanların eğitim-öğretim gördüğü, dillerini öğrendiği bir ülkeye dönüştürdü. Ama bütün bunları rahatı yerinde zengin bir ülkede değil, son derece yoksul, yakılıp yıkılmış bir ülkede yaptı. Çiftçilik yapmak için hayvan kalmamıştı. Kentler yıkılmıştı. İşte bunun için Atatürk’ün çok üstün başarılar sergilediğini düşünüyorum. ”
“ Çoğu kişi yalnız İzmir’in yakıldığını sanır. Oysa Doğu ve Batı Anadolu’daki hemen her kentin yakılıp yıkıldığı gözden uzak tutuluyor. Yunanlıların çekilirken her yeri yakıp yıktığı unutuluyor. ”
Prof. Dr. Justine Mc CARTHY (Kentucky Louisville Üniversitesi)

“ Atatürk, yaşamını ülkesine adamış örnek bir insandı. ”
“ Türkiye’yi çağdaş dünyanın bir parçası yapmak istedi. ”
Prof. Dr. Catherine BURIL (ABD Colombia Üniversitesi)

“ Atatürk zaferlerin en büyüğünü, milletinin yeniden doğuş zaferini kazandı. ”
DE GAULLE

“ Atatürk sağ olsaydı, dünyanın görüntüsü başka olurdu. Gerçekten Atatürk sağ olsaydı ya da biz o büyük insanın yolundan gidebilseydik, dünyadaki Türkiye başka olurdu. ”
WINSTON CHIRCHILL

“ Türkler kendi milli kurtuluşları için dövüşüyorlar. Mustafa Kemal tabi bir sosyalist değil. Ama görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı bir lider. ”
LENİN

“ Beni biraz sola çekiniz ve Mustafa Kemal’e yaklaştırınız.”
ROOSVELT

Atatürk ölümünden önce, herkes tarafından saygı gösterilen, değer verilen güçlü, dinç ve çalışkan bir Türkiye yaratmak ülküsünü tamamen başardı.Yunan Elenikon Mellon Gazetesi
İngiliz, Fransız ve İtalyanları Anadolu'dan uzaklaştırıp bizi de yenince,, karşımızda sıradan bir adam bulunmadığını ve O'nun gerçek yaratıcı kudretini kavramaktan uzak kalmış olduğumuzu kabul ettik.
(1938)Yorgi PESMAZOğLU
Yunan Ekonomi Başkanı


------------------------------------------------

YUNAN BASININDA ATATÜRK

İki milleti, Türk Şefinin ölümünden müşterek bir kayıp olarak müteellim olması tabiidir.Yunanistan, Etnika Nea

Dost Türkiye, dize gelmiş olan insanlığın huzurunda kurucu ve yaratıcısına tâzimlerini arzetmeğe hazırlanıyor.
Atina - Peria

Her ülke, milletine zafer, refah ve mutluluk yolunda ilerleten büyük adamlarına heykeller dikecektir. Fakat Türkiye'nin Kemal Atatürk'ün heykelinin yapılmasında kullanılacak taşı bulabilmek için dağlarını deşmesi, karıştırması gerekecektir. Çünkü Türkiye, herkesin haset ettiği bir adama dost ve düşmanlarının hayran olduğu bir dehâ adamına, kaybı yalnız Türkiye için değil, bütün uygarlık ve dünya için bir kayıp sayılacak bir dehâ adama malik bulunmak bahtiyarlığına erişmiştir.
Katimerini - Atina

Atatürk, Türkler'in eski köklerini araştırıyordu. Türkler, kökleri konusunda yabancı tarihçilerin olumlu yahut olumsuz teorileri karşısında heyecana kapılıp etkilenmesidir. Kemal Atatürk kendilerine, dünyadaki bütün milletlerin kıskanabileceği nitelikte, soyluluk payı vermiştir. O'nun dönemi ecdatlarıyla övünmek için, gelecek Türk kuşaklarına yetecektir.
Yunanlı Tarihçi A.V. Daskalavis

Dost ve müttefik Türkiye'yi pek acı bir şekilde eleme düşüren millî yasa Kraliyet hükümeti, Elen Milleti ve ben çok acılı bir heyecanla katılıyoruz. Bu çok çetin sınavda bütün Yunanistan'ın düşüncesi, en derin sempatisini açıklamak ve belirtmek için soylu dost millete yönelmiş bulunuyor. Ünlü Şef'in, kahraman askerin ve Türkiye'nin aydın yaratıcısının anısını anmakta olan Yunanistan, Başkan Kemal Atatürk'ün Türk- Yunan bağlaşmasının başlıca kurucusu olmuş ve iki ülkeyi ortak bir ideal ve sulhçu çalışma birliği çerçevesi içinde birbirine bağlayan ve çözülmesine imkân düşünülmeyen dostluk bağlarını vücuda getirmek olduğu asla unutmayacaktır. Yunanistan, kuvvetli eseri soylu Türk Milleti'nin alınyazısını ebediyen tayin etmiş olan Büyük Ölü hakkında çok heyecanlı bir anıyı bağlılıkla koruyacaktır.
General METAKSASYunanistan Başbakanı, 1938

"Kılıcının parlaklığı, Atatürk'ün tek erdemi, tek şan ve şerefi değildir. O'nun barış zamanında yaptığı, iradesinin kuvvetini ve fikirlerinin parlaklığını daha çok belirtmiştir. Büyük Pier devrinden beri böyle bir deneme yapılmamıştır. Atatürk on altı yılda, gençlik ve kuvvetle dolu kudretli, istediğini ve nereye gittiğini bilen yeni Türkiye'yi yaratmayı başarmıştır.
Akropolis Gazetesi

"Atatürk'ün Türkiye'de yaptığını hiçbir tarafta, hiçbir kimse yapmadı: Ne Cavour, ne Cromwel, ne de Washington... Atatürk'ün bulduğunu, hiç kimse bulmadı ve Atatürk'ün yaptığını da hiç kimse yapmadı. İlham ettiği kimselere ve kendi prensiplerine göre yarattığı yeni kuşak, O'nun eserine devam edecektir."
Tipos Gazetesi

"Birçok kahramanların hayat öykülerini yazmış olan Plutarque, hayatta başarının ve mutluluğun en büyüğüne ancak yeryüzünde büyük işler gördükten sonraki öteki dünyaya milletinin aşk ve yas belirtileri arasında göçen kimselerin ulaşmış olduğunu söyler ve Plutarque, bu ayrıcalığa eski tarihte pek az kimsenin ulaştığını kabul eder. Eğer Atatürk Plutarque'den evvel yaşamış olsaydı, bu mutlu insanların arasında yer alacaktı. Türk Milleti, kendisine hayat vermiş veya hayatını iade etmiş olan Atatürk'e hakiki bir baba gibi günlerce ağlamıştır. Bir insana ölümünden sonra bu derece sevgi ve yas gösterileri yapılması milletler tarihinde az görülen şeylerdendir."
ATHİNAİKA , Atina, 12 Kasım 1938




Imkansizi gerceklestirmek

Ona: “Ordu Yok!” dediler; “Kurulur” dedi.
“Para Yok!” dediler; “Bulunur” dedi.
“Düşman çok” dediler; “Yenilir” dedi.
Ve bütün dedikleri oldu.
O, 1881’de Makedonya’nın denize açıldığı, kozmopolit bir liman olan Selanik’te doğdu. Ve 1938’e kadar Türkler’in kaderini tamamıyla değiştirdi. Özgürlüklerini ellerine verdi. Ve bugün bile onun fikirlerini, onun düşüncelerini, devrimleri ülkenin gelişmesi yolunda bizlere ışık tutuyor, bizlere yol gösteriyor ve ülkeyi çağdaş ülkeler düzeyine çıkartıyor.
O,
Gerek dünya tarihinde, gerekse Türk tarihinde gelmiş geçmiş en önemli ve tarih çizgisini değiştiren devlet adamlarından biri...
O,
ATATÜRK...
1938 yılına kadar Türkiye için yapmak istediklerinin belki yarısını belki de yansından da azını gerçekleştirdi. Onun Türkiye ile ilgili özlemleri vardı. Onun özlemindeki Türkiye’de...
CUMHURİYET
Cumhuriyet erdemdir
Ahlâka dayanan bir yönetim
İleriye dönük
Yeniliğe dönük
Koşar adım
Ve en uygun yönetim Türk’ün yapısına (1924)
MİLLET
Türk milleti kararlıdır çağdaş uygarlığı yakalamaya uluslar arası yaşam savaşında (1925)
MİLLİYETÇİLİK
Yüzyıllardı yaratan bu ulusal ruhu Türk çocuğu tanıdıkça atalarını, coşacaktır; büyük işler başaracaktır. Bunun sonucu olarak kendinde kuvvet bulacaktır
ADALET
Yargılar zamanla değişebilir Bu yadsınamaz. Ama ulus, hızlı ve keskin adalet ister. Her türlü etkiden uzak, insan emeğine saygılı, özgür ve uygarca (1924)
DEVRİM
Devrimler, Ulusun esenliği adına halk adına yapılır. Yaşamımızda eğer harika varsa, şu iyi biline ki bunun sahibi halktır. Mutlu devrimlere Karşı gelenler varsa onları aydınlatmak, Ulusal görevidir aydınların (1925)
ORDUMUZ
İşte bu Türk ordusu Ulusun göğsünü kabartan Türk gücünün ve yurtseverliğinin birleşimi; çelikten bir dünya, disiplinli, kültürlü, bir okul, bir kıt’ası, denk bir kıt’ayı yener. İki katını ise durdurur. Yerine çiviler (1924)
EĞİTİM
Bir ulusun kurtuluşu, başarısına bağlıdır. Eğitimde çağdaş eğitim ve toplumumuza uygun eğitim bunlardır esas noktaları eğitimdeki zaferimizin. (1924)
İZİM
Dünyada her şey için maddiyat için, maneviyat için en gerçek yol gösterici ilimdir; fendir. Bunun dışında yol gösterici aramak; bilmezliktir; yanılmaktır; sapkınlıktır. (1925)
GENÇLİK
Ey yükselen yeni nesil! Yarınlar sizindir.. “Cumhuriyeti biz kurduk O'nu, sonsuza kadar yaşatacak sizsiniz.” Siz insanlık onurunun ve vatan sevgisinin, fikir özgürlüğünün sembolüsünüz; yorulasınız bile beni izleyeceksiniz.
KADIN
Sen; yerde sürünmeye değil, omuzlar üstünde yükselmeye layıksı. Kadınlarımız, eğer ulusun anası olmak istiyorlarsa daha çok aydın daha çok bilgili olmak zorundadırlar. Hiçbir ulusun kadını “TÜRK KADINI” kadar Ulusunu, Kurtuluşa ve zafere götürmemiştir (1923)
BASIN
Basın, Ortak sesidir bir ulusun. Ulusu aydınlatan odur. Mutluluğa doğru götüren odur. O bir güç, bir okul o. Basın bir önderdir. (1922)
ÖĞRETMENLER
Okullarımızda öğretme görevi güvenilir ellerde, en saygılı en fedakâr öğretmenlerde. Ulusal ahlâkımızı çağdaş fikirlerle besleyen, güçlendiren; güzel sanatları seven sevdiren, en saygıdeğer öğretmenlerde bilime önem veren, hurafelerden uzak; fikren ilmen ve bedenen güçlü öğretmenlerde O öğretmenler ki ve yalnız milletleri kurtaranlardır. (1924)
SON BİR İSTEĞİ :
EY TÜRK HALKI, Sonsuzluğa giden her on yılda en büyük bayramını Cumhuriyet Bayramını kutlamanı diliyorum. Daha büyük onurlarla. Daha büyük mutluluklarla. Huzur içinde, refah içinde (Nutuk. 1923)
Atatürk bu isteklerinin, özlemlerinin belki bir kısmını gerçekleştirdi ama Türkiye bugün bile onun özlediği Türkiye olamadı. Bu biz gençlerin ve bizden sonra gelecek olan nesillerin, tüm Türk vatandaşlarının görevidir. Bu görevi yüklenecek ve sonsuza dek yürütecek olan bugünün ve yarının gençleri; nesilden nesile taşıyacakları Atatürk’ün ilke ve inkılâplarına, uzay çağındaki yenilikleri de ekleyerek, Onun duygu ve düşüncelerini gerçekleştirmeli ve bu gayret ülkemizi diğer dünya devletlerinin düzeyine çıkarmak için bütün gücüyle çalışmalıdır. Hem kendi ruhumuzda hem de Ulu Önder Atatürk’ün ruhunda sönmeyen meşale olacaktır.

Vatandaş İçin Medeni Bilgiler S:50-70 - Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

ATATÜRK'ÜN EL YAZILARI İLE

Demiştik ki, devlet, vatandaşların her nevi hürriyetini masun bulundurur. Şimdi hürriyetin ne olduğunu anlıyalım :

Hürriyet, insanın, düşündüğünü ve dilediğini mutlak olarak yapabilmesidir. Bu tarif, hürriyet kelimesinin en geniş mânasıdır. İnsanlar, bu mânada, hürriyete hiçbir zaman sahip olmamışlardır ve olamazlar. Çiinkü, malûmdur ki, insan tabiatın mahlûkudur. Tabiatın kendisi dahi, mutlak hür değildir; kâinatın kanunlarına tâbidir. Bu sebeple insan ilk önce, tabiat içinde, tabiatın kanunlarına, şartlarına, sebeplerine, âmillerine bağlıdır. Meselâ, dünyaya gelmek veye gelmemek, insanın elinde olmamıştır ve değildir. İnsan, dünyaya geldikten sonra da, daha ilk andan, tabiatın ve birçok mahlûkların zebunudur. Himaye edilmeğe beslenmeğe, bakılmağa, büyütülmeğe muhtaçtır.

Hüriyetin Tarihi İnkişafı

İptidaî insanların, tabiatın her şeyinden, gök gürültüsünden, karanlıktan, taşan bir nehirden ve vahşi hayvanlardan ve hattâ biribirlerinden korktuklarını biliyoruz. İlk his ve düşüncesi korku olan insanın her düşünce ve dileğini mutlak surette yapmağa kalkışmış olması düşünülemez.

İptidaî insan kümelerinde, ata korkusu ve nihayet, büyük kabile ve kavimlerde, ata korkusu yerine kaim olan Allah korkusu, insanların kafalarında ve hareketlerinde hesapsız memnular yaratmıştır. Memnular ve hurafeler üzerine kurulan birçok âdetler ve an'aneler, insanları düşünce ve harekette çok bağlamıştır. O kadar ki, şahsî düşünce ve hareket serbestisi gibi bir hak mefhumu malûm olmamıştır.

Cemaatlerin başına geçebilen adamlar, cemaati Allah namına idare ederlerdi. Her türlü hak ve salâhiyet onlarda idi. Ferdin hakkı, hürriyeti, mevzuubahs değildi.

Buraya kadar olan mütalaâmızı, şöyle bir neticeye bağlıyabiliriz : İnsan, evvelâ tabiatın esiri idi; sonra, buna, semadan kuvvet ve salâhiyet alan birtakım adamlara esir olmak zammoldu. İnsan cemiyetleri büyüdükçe ve devlet haline geldikçe, fertler üzerindeki sıklet o kadar çoğaldı. Devletin başında bulunan adamın hakkı, hudutsuz, kayıtsız, şartsız mutlak bir kudret olarak kabul ediliyordu. Devletin şekli imparatorluk veyahut cumhuriyet olsun, bunun ehemmiyeti azdı; ferdin, şahsi bir hakkı yoktu. Eski zamanlarda insanların, yapabildikleri medeniyetlerinin en yüksek devirlerinde, vaziyet böyle idi. Ferdin hakkı, hükümdarın menfaatine olarak, ilâhi hak içindeydi. Bu hakka istinat ederek, hükümdar, tebaasının hürriyetine istediği gibi tasarruf edebilirdi; bu, ferdin hakkına tecavüz sayılmazdı.

Hükümdarın kudreti için dinlerden çıkan huduttan başka bir hudut tanımıyordu. Hükümdarın yapmaması lâzım gelen şey, Allahın menettiği şey olacaktı.

İnsanlar, fikri inkişafta ilerledikçe, kendi menşelerini daha açık dügünmeğe başladılar; yavaş yavaş onun büyüklüğünü daha iyi anlamağa ve takdir etmeğe muktedir oldular.

Tabiatın, her şeyden büyük ve her şey olduğu anlaşıldıkça tabiatın çocuğu olan insan kendinin de büyüklüğünü ve haysiyetini anlamağa bağladı.

İşte, insanlar, bu idrak derecesine yükseldikten sonradır ki "tabiatın, insanda yarattığı bütün kabiliyetler, faaliyetlerini serbest olarak yapmak ve serbest olarak inkişaf etmek lâzımdır; bu lüzum tabiîdir; tabiatın verdiği haktır", fikrine vardılar.

Artık bundan sonra fert ile hükümdar ve devlet arasında, hak davası ve hak mücadelesi bağlar. Bu mücadele devletlerin dahili inkişafların tarihidir.

On altıncı asırda, ileri sürülen fikirler şöyle idi : Hükümdar, emirleriyle, kanunlariyle ilâhî hakkı olduğu gibi tabii hakkı da bozamaz. Tabii hak dahi, Allah tarafından tesis olunmuş gibi kabul edilmek lâzımdır. Hareket noktası, bu fikir kaldıkça, hükümdar kudreti hududunun temelini, ülûhiyet fikri ve ilâhı irade teşkil etti. Çünkü, tabii haklar da, ayni temele bağlanmıştı. Hükümdar, bu hududa riayet ediyor idiyse, bu riayeti dini bir vazife telâkki ettiğindendi, yoksa ferdin, hükümdara karşı istekte bulunabileceği hiçbir hak tanınmış değildi. Ferdy haklar nazariyesi, tabii hak fikri, ülûhiyet fikri temelinden semâdan koparılarak arz üzerine indirildikten sonra, meydana çıkabilmiştir.

Ferdi Hürriyet

Ferdî haklar nazariyesinin temeli şöyle kuruldu : Her Ferdi türlü hakkın menşei, ferttir. Çünkü, şe'nî hür ve mes'ul olan mahlûk yalnız insandır.

Buna nazaran, ferdin, yalnız, tabiî hak ve ahlâki mes'uliyet ile mukayyet olan mutlak istiklâli bütün medenî teşekküllerden evvel, ilk hal olarak, azimet noktası gibi kabul olunuyor. Fakat, diğer taraftan, insanların, içtimai ve siyasi teşekküller halinde bulunması da tabii ve lüzumludur.

Bu teşekküller ise, kısmen zarurî, mukadder kanunlar ahkâmına göre tekâmül eder. Bu mukadderatın mevcudiyeti nispetinde ve zekânın bu mukadderatın seyrini ve istikametini takdir edebildiği nispette, insanların hürriyet ve iradeleri, bu mukadderata mutavaat mecburiyetindedir. İnsanlar, hareketlerini, bu mukadderatın seyir ve istikametine uydurmak zaruretindedir. Bu mecburiyet ve zaruret hali, hakikatte, içtinabı kabil olmayan bir neticeyi daha mükemmel ve daha ahenkli yapmaktadır. Tabiatın ve tarihin mahsulü olan bir milletin fertleri, daima bu hakikatle, karşı karşıya bulunur, ve ona hürmet eder. Böyle bir milletin kurduğu devletin dahi temeli ve gayesi ferdî hak olur.

Ferdin birinci hakkı, tabiî kabiliyetlerini, serbestçe, inkişaf ettirebilmesidir. Bu inkişafı temin için ise, en iyi vasıta, ferde, diğerin muadil hakkını ızrar etmeksizin, tehlike ve zarar kendine ait olmak üzere, ona kendi kendini istediği gibi sevk ve idare etmeğe müsaade etmektir.

İşte bu serbest inkişafı temin etmek, ferdî hakların teşkil ettiği mühtelif hürriyetlerin tamam gayesidir. Bu haklara hürmet etmiyen ; siyasi cemiyet esaslı vazifesinde kusur etmiş olur, ve devlet mevcudiyetinin hikmetini ve mânasını kaybeder.

İçtimai Ve Medeni Hürriyet

Asrî demokraside, ferdi hürriyetler, hususi bir kıymet ve ehemmiyet almıştır; artık ferdî hürriyetlere devletin ve hiç kimsenin müdahalesi mevzuubahs değildir. Ancak bu kadar yüksek ve kıymetli olan ferdî hürriyetin medeni ve demokrat bir millette, neyi ifade ettiği, hürriyet kelimesinin mutlak surette düşünülebilen manasiyle anlaşılmaz. "Mevzuubahs olan hürriyet, içtimaî ve medenî insan hürriyetidir." Bu sebeple, ferdi hürriyeti düşünürken, her ferdin ve nihayet bütün milletin mügterek menfaati ve devlet mevcudiyeti göz önünde bulundurulmak lâzımdır. Anlaşılıyor ki, ferdi hürriyet mutlak olamaz. Diğerin hak ve hürriyeti ve milletin müşterek menfaati ferdî hürriyeti tahdit eder. Ferdî hürriyeti tahdit, devletin de âdeta esası ve vazifesidir. Çünkü, devlet ferdî hürriyeti temin eden bir teşkilât olmakla beraber, aynı zamanda, bütün hususî faaliyetleri, umumi ve milli maksatlar için, birleştirmekle mükelleftir. "Hürriyet başkasına muzır olmıyacak her türlü tasarrufatta bulunmaktır" (1) denildiği zaman vatandaş hürriyetinin, yalnız bunun gaye olduğu, devletin bu gayeyi temin için bir vasıta telâkki edildiği ifade edilmiş olur. Fakat, bu vasıtadır ki, mıilletin, umumi menfaat ve gayesini muhafaza edecektir. O halde, ferdi hürriyete hudut olarak ''başkalarının hürriyet hududunu" (2) gösterirken ferdî hürriyetin, milletin umumî menfaatinin icap ettirdiği dereceden daha fazla tahdit edilmiyeceği kabul edilmiş oluyor. Bu fikir basittir; fakat tatbiki çok güçtür. Çünkü, ferdî hürriyet derecesi, devlet faaliyetini zâfa düşürmemek lâzımdır. Devletsiz bir cemiyet, veyahut zayıf bir devlet hayatının neticesi, herkesin herkese karşı mücadelesidir. Bu mücadele ekseriyetin hürriyetini boğmıyacak surette, tadil olunmak lâzımdır.

Bn tadil keyfiyeti, ferdin mes'uliyetine, teşebbüsüne ve inkişafına halel vezecek dereceye götürülmemelidir.

Vatandaşların teşebbüs ve mes'uliyet hisleri ne kadar inkişaf ederse, devlet için o kadar iyidir.

Ferdî hürriyetin, ne kadarından ferağat edilmesi lâzım geleceği, içinde bulunulan zamana ve memlekete göre değildir. Müstesna zamanlar, müstesna tedbirler icap ettirebilir. Bir de hürriyetin suistimali, hürriyetin muvakkat, lâkin geniş mikyasta tahdidini icap ettirebiliz. Bütün bu tedbirleri ve tahditleri tanımak lüzumu, devlet fikri ve mefhumunu ifade eder. Bu hususlardaki tedbirlerin şiddetini ve hudutların genişliğini ölçmek büyük bir san'attır. Devlet san'atı işte budur. Bu san'atte isabetin derecesi hürriyetlerin hudutlarını çizen kanunda görülebilir.

Çünkü, "bu hudut ancak kanun marifetiyle tespit ve tayin edilir". her halde, vatandaşların, umumi hürriyet ve saadeti için fertlerden, ancak devlet için zarurî olan bir kısım hürriyetlerinin bırakılması istenebilir.

Türk milletinin tarihini göz önüne getirelim; hemen daha düne kadar altında ezildiği istibdat, esaret ve zulmün kara, kanlı pençesini hisseder gibi olmamak mümkün değildir.

(1) Teşkilâh Esasiye Kanunu, madde : 68.

(2) '' '' '' '' ''

Türk istibdat ve esaret zincirlerini parçalıyabilmek için dahili ve haricî düşmanlar kargısında hayatını ortaya attı; çok kanlı ve tehlikeli mücadelelere girdi ; sayısız fedakârlıklara katlandı ; muvaffak oldu, ancak ondan sonra hürriyetine sahip oldu. Bu sebeple hürriyet Türkün hayatıdır.

Artık Türkiye'de "her Türk hür doğar, hür yaşar" (1)

Türkün bugünkü milli ve siyasî terbiyesi ve yüksek kıymeti onun gayesini ve vaziyetini tespit etmiştir.

Netice :

Türkler, demokrat, hür ve mes'ul vatandaşlardır. Türk Cumhuriyeti'nin kuruculan ve sahipleri bizzat kendileridir. Türk, ferdi hürriyetinden ve menfaatlerinden Teşkilâtı Esasiye Kanunu'nda tayin olunduğu kadarını cumhuriyete bırakmıştır. Cumhuriyet, ferdin, ona bıraktığı bu kısım hürriyeti, ferdin ve Türk milletinin dahilde hürriyetini ve harice karşı istiklâlini temin için kullanır.

(1) T. E. M. 68.

HÜRRİYETİN MUHTELİF ŞEKİLLERİ

Bir milletin harsı yükseldikçe, ferdi hürriyetin tatbikat sahaları genişler ve çoğalır. Meselâ iptidai bir insanla, medeni bir insanın hürriyet ihtiyaçları aynı değildir. İnsan cemiyetleri medenileştikçe; türlü şekilde, biribirinden ayrı ve müstakil ferdi hürriyetler meydana çıkar. Bu hürriyetler mahiyet ve tabiatlerine göre iki gruba ayrılır :

I. Ferdin maddî menfaatlerine tekabül eden hürriyetler.

II. Ferdin fikri hayatındaki hürriyet hakları.

I inci grup içinde sayabileceğimiz hürriyetlerin başlıcaları şunlardır :

1) Şahsî hürriyet;

2) Meskenin taarruzdan masuniyeti;

3) Ferdi mülkiyet;

4) Ticaret, çalışma ve zanaat hürriyetleridir.

1 - Kelimenin dar manasiyle, şahsî hürriyettir. Yani serbestçe gitmek, gelmek, millî topraklarda kalmak yahut oradan çıkmak hakkına malik olmaktır (seyahat ve ikamet hak ve hürriyeti). Bununla beraber keyi tevkiflerden, keyfi hapisten, keyfi cezadan masun olmak emniyetidir. Şahsın hürriyeti insanlığın zaruri icabıdır.

2 - Meskenin taarruzdan masuniyetidir. Bu hak şahsî emniyetin mabadi ve temadisidir. İnsan, evinin sahibidir ve oraya ancak istediğini sokar. Bir insanın evine, hükûmetin müdahalesi, yalnız, kanunun tayin ettiği hallerde ve surette olabilir.

3 - Ferdî mülkiyettir. Bir insanın, emeği mahsulü olan her geye sahip olması, devletin müdahale edemiyeceği yüksek haklardandır. İnsan, namuskârane sahibi olduğu mal ve mülküne istediği gibi tasarruf eder, satabilir, satmıyabilir, istediğine verebilir, onları dilediği gibi kullanabilir. Eski zamanlarda böyle değildi, aksi idi, insanlan muvafakatleri olmadığı halde, aileleriyle oturdukları yerle beraber satabilirlerdi.

Ferdi mülkiyet hakkını yegâne tahdit eden, umumi menfaatler için istimlâktir. Bununla beraber, hükûmetin, belediyelerin, mahalli idarelerin, ne gibi lüzum ve mecburiyetlerle ve ne usul ve şekilde istimlâk edebilecekleri istimlâk kanunlariyle tayin olunmuştur.

Fikir ve kalem mahsulü olan her eser dahi sahibinin hakkıdır. Bu hak, "Hakki Telif Kanunu" ile müeyyettir.

4 - Ticaret, çalışma ve zanaat hürriyetidir. İnsan hayatını kazanmak için, istediği işte, meslekte ve san'atte çalışabilir, bu hususta serbesttir. Ancak bu hürriyet umumun iyiliği için makul olarak, birtakım kanuni kayıtlar ve şartlara bağlıdır. Meselâ, bir sütçü, bir ekmekçi, bir takım sıhhi nizamlara riayete mecburdur.

Bir tüccar, yabancı memleketlerden getirdiği malları, gümrük vermeden memlekete sokamaz.

Herkes, memlekette, istediği gibi, muallimlik, avukatlık, doktorluk yapamaz, bunun için kanunen birtakım evsafı haiz olması lâzımdır. Bunlardan başka, devletin, siyasi veyahut umumun menfaat ve emniyeti maksadiyle inhisar altında bulundurduğu işleri başkaları yapamaz. Müskirat ve tütün gibi.

Bütün bu mânilerle beraber insan için daima kâfî bir çalışma ve iktisat hürriyeti vardır.

II inci gruba dahil olan hürriyetler, daha çok, doğrudan doğruya ferdin fikri hayatındaki hürriyet haklarıdır. Bunlardan başlıcaları :

1) Vicdan hürriyeti;

2) İçtima hürriyeti;

3) Matbuat hürriyeti;

4) Cemiyet teşkili hürriyeti;

5) Tedris hürriyeti.

1 - Vicdan hürriyeti, her fert, istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasî bir fikre malik olmak, mensup olduğu bir dinin icaplarını yapmak, veya yapmamak hak ve hürriyetine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz.

Vicdan hürriyeti mutlak ve taarruz edilmez, ferdin tabû haklarının en mühimlerinden tanınmalıdır.

Medeniyetin geri olduğu cehalet devirlerinde, fikir ve vicdan hürriyeti, tahakküm ve tazyik altında idi. İnsanlık bundan çok zarar görmüştür. Bilhassa, din muhafızlığı kisvesine bürünenlerin, hakikati düşünebilenler, söyliyebilenler hakkında reva gördükleri zulüm ve işkenceler, insanlık tarihinde daima kirli facialar olarak kalacaktır.

Türkiye Cumhuriyetinde, her reşit dini intihapta hür olduğu gibi, muayyen bir dinin merasimi de serbesttir; yani âyin hürriyeti masundur: Tabiatiyle, ayinler asayiş ve umumî adaba mugayir olamaz, siyasi nümayiş geklinde de yapılamaz. Mazide çok görülmüş olan bu gibi hallere, artık, Türkiye Cumhuriyeti asla tahammül edemez.

Bir de, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde bilûmum tekkeler ve zaviyeler ve türbeler kanunla kapatılmışlardır. Tarikatler lâğvolunmuştur. Şeyhlik, dervişlik, çelebilik, halifelik, falcılık, büyücülük, türbedarlık v.s. memnudur. Çünkü bunlar irtica membaları ve cehalet damgalandır. Türk milleti böyle müesseselere ve onların mensuplarına tahammül edemezdi ve etmedi.

Lâiklik - Türkiye Cumhuriyetinin resmi dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar ilmin muasır medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telâkkisi vicdani olduğundan, Cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin muasır terakkisinde başlıca muvaffakiyet âmili görür.

HOŞ GÖRMEKLİK, TAASSUPSUZLUK (TOLERANCE)

Türkiye'de hiçbir kimse fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeğe kalkışamaz ve böyle bir geye müsaade edilmez. Artık samimi mutekitler, derin iman sahipleri, hürriyetin icaplarını öğrenmiş görünüyorlar. Bütün bunlarla beraber, din hürriyetine, umumiyetle vicdan hürriyetine karşı, taassupsuzluk hâsıl olmuş mudur ?

Bunu anlıyabilmek için, taassupsuzluğun ne olduğunu tetkik edelim; çünkü, bu kelimenin delâlet ettiği mânayı, zihniyeti, herkes kendine göre anlamağa çok meyillidir. Dinî hürriyeti bir hak telâkki etmiyen, acaba kalmadı mı ?

Vicdan hürriyetinin, ruhun, Allahın âlî nüfuzu altında, dini hayatı idare için malik olduğu, haktan ibaret olduğunu bellemiş olanlar, acaba bugün nasıl düşünmektedirler? Bu gibiler, kendisi gibi, düşünmiyenlere içlerinden olsun kızmıyorlar mı ?

Bu saydığımız zihniyette bulunduğuna ihtimal verilen kimselere, hür düşünceliler, acaba, bir teessür hissiyle, bir esefle bakmıyorlar mı? Bu saydığımız gibi, muhtelif inanışlı kimseler, biribirlerine, kin,nefret besliyorlarsa, biribirlerini hor görüyorlarsa, ve hattâ sadece biribirlerine acıyorlarsa, bu gibi kimselerde taassupsuzluk yoktur; bunlar mutaassıptırlar.

Taassupsuzluk o kimsede vardır ki, vatandaşının veya herhangi bir insanın vicdanî inanışlarına karşı, hiçbir kin duymaz; bilâkis hürmet eder. Hiç olmazsa, başkalarının, kendininkine uymayan inanışlarını bilmemezlikten, duymamazlıktan gelir.

Taassupsuzluk budur. Fakat, hakikati söylemek lâzım gelirse diyebiliriz ki, hürriyeti hürriyet için sevenler, taassupsuzluk kelimesinin ne demek olduğunu anlıyanlar, bütün dünyada pek azdır. Her yerde umumi olarak carî olan taassuptur. Her yerde görülebilen sulh manzarasının temeli, taassup ile hür fikrin, biribirine kargı kin ve nefreti üstündedir; temelin devrilmemesi, kin ve nefret zeminindeki muvazeneyi tutan fazla kuvvet sayesindedir.

Bu söylediklerimizden şu netice çıkar ki, aramızda, hürriyet hailelelerinin zail olduğuna, bizim gibi düşünen ve hissedenlerle birlikte yaşadığımıza hüküm vermek müşküldür: O halde görülen, tassupsuzluk değil, zafın dermansız bıraktığı taassuptur.

Şüphesiz, fikirlerin, itikatların başka başka olmasından, şikâyet etmemek lâzımdır. Çünkü, bütün fikirler ve itikatlar, bir noktada birleştiği takdirde, bu hareketsizlik alâmettir. Öyle bir hal elbette arzu edilmez. Bunun içindir ki, hakiki hürriyetçiler, taassupsuzluğun umumî bir huy olmasını temenni ederler. Fakat, hattâ hüsnüniyetle dahi olasa taassup hatalarına karşı dikkatli olmaktan vazgeçemezler. Çünkü, hüsnüniyetle, hiçbir zaman, hiçbir şeyi tamir edememişlerdir. İnsanların, ruhun selâmeti için yakıldıklarını biliyoruz. Her halde bunu yapan engizisyon papazları, hüsnüniyetlerinden ve iyi iş yaptıklarından: bahsederlerdi; belki de cidden bu sözlerinde samimî idiler. Fakat, bir hamakati yahut bir hıyaneti iyi bir iş kalıbına uydurmak güç değildir; en nihayet bu bir isim değiştirmek meselesidir.

İşte bu sebepledir ki, hoş görmekliği aldırmamazlık, derecesine götürmemek mühimdir.

Gerçi hür olmak herkesin hakkıdır ve bunun için, hakiki hürriyetçiler, hürriyetçi olmıyanlara karşı da geniş davranılmasını isterler. Fakat, bunların hiçbir zaman elleri, ayakları bağlı olduğu halde kurbanlık koyun vaziyetine razı olacakları asla kabul olunmamalıdır:

Unutmamalıdır ki, bazı insanlar istikbali, mazinin arasından görmekte musırdırlar. Bunlar, alâkamızı kestiğimiz an'anelere karşı behemehal, sadakatin iadesini isterler. Bu gibi insanlar, kendi itikat ettiği gibi, itikat etmiyen kimseleri istedikleri gibi ezemezlerse, kendilerini cenderede hissederler.

Her halde, taassupsuzluğun arzu edildiği gibi, umumileşmesi, huy haline gelmesi fikri terbiyenin yüksek olmasına bağlıdır.

2 - İçtima hürriyeti ve

3 - Matbuat hürriyetidir.

Bu iki hürriyet, ayni prensipten çıkar. O prensip, insanların, fikirlerini, serbest söylemek ve neşretmek hakkıdır.

Vatandaşlar, kendi talim ve terbiyeleri için ve umumun menfaatleri noktasından, fikirlerini teati etmelidirler. Düşündüklerini istedikleri gibi söyliyebilmelidirler.

En büyük hakikatler ve telâkkiler fikirlerin, serbest ortaya konması ve teati edilmesi ile meydana çıkar ve yükselir.

"İçtima, insanların beraber düşünüp konuşmak veyahut, birinin sözlerini dinlemek maksadiyle, muvakkat olarak bir araya gelmeleridir".

İçtima hürriyeti, Teşkilâtı Esasiye Kanunumuz mucibince fertlerin tabii haklarındandır, fakat, içtimaatı umumiye, kanunu dairesinde vukubulur. Çünkü, asayişi ve içtimaî ve siyasî nizamı muIıafaza ile mükellef olan hükûmetin icap eden tedbirleri alabilmesi için, içtimaın günü ve yeri hakkında, vaktiyle usulü dairesinde haberdar edilmesi lâzımdır.

İçtima, insanların, bir şeyi beraber görmek için toplanmalarından, veyahut, insanların müşterek hareket için daimi bir surette birleşmeleri halinden ayırt edilmelidir.

İçtima, isimle ve şahsi bir davet üzerine olan hususi toplanma da değildir. Memleketin huzur ve sükûnunu bozacak surette ve yerlerde toplanmak, tabiatiyle memnudur.

İçtima hürriyeti, matbuat hürriyetinden eskidir. Fakat, matbuat hürriyeti, matbaanın ve gazeteciliğin terakkisi sayesinde, daha büyük bir ehemmiyet kazanmıştır.

Matbuat hürriyeti, vatandaşların, gündelik veya vakit vakit çıkan gazetelere, risalelere yazacağı yazılar veya yapacağı resimler vasıtasiyle ve neşredeceği kitaplarla fikrini serbestçe tamim etmesidir. Tiyatro, sinema ve gramofon, radyo, telgraf ta fikirlerin neşri ve tamimi için çok mühim ve müessir vasıtalardır. Bir insanın herhangi bir mahalde söylediği sözler orada bulunanlara münhasır kalır, tesiri ani ve mahduttur. Fakat bu sözler radyo ile söylenirse, bütün dünya işitebilir. Telgraf ta fikirlerin neşrinde en seri vasıtadır. Fakat söz bir gramofon plâğına geçerse, bilhassa, bir gazeteye, bir kitaba geçerse, fikir tespit edilmiş olur, bütün dünyada okunur; tabiatiyle gelecek nesillere intikal eder. Herhangi bir levhaya hakolunan resim ve yazılar, kezalik yapılan heykeller de delâlet ettikleri fikirleri yaşatan eserlerdir.

Muhtelif vasıtalarla tespit olunan ve seri bir surette neşrolunan fikirler, bütün insanlığın terakkisine ve tarihe büyük hizmet ifa eder.

Efkarı Umumiye

Millî hâkimiyet esasına müstenit temsilî bir hükûmette efkârı umumiye büyük bir roI oynar. Matbuat ve içtima hürriyetleri olmadan ve umuma ait işler hakkında geniş bir tenkit sahası bırakılmadan efkârı umumiye vazifesini ifa edemez. Milli hâkimiyet ve temsili hükümet fikrinin yayılması ve yükselmesi ancak efkârı umumiyenin faaliyeti ile mümkünüdür.

Hükûmetin fikri, memleketin fikrini temsil etmelidir. Hükümet, memleketin fikrini anlıyabilmek için bu fikrin tezahür etmesine vesile olan vasıtalara malik olmalıdır. Gerçi hükûmet, intihap zamanlarında milletin fikirlerine vâkıf olur; intihap olunan meclisler dahi milletin fikrini temsil ederler. Fakat intihap zamanılan milletin izhar ettiğıi fikirler, sabit kalmaz. Bu sebeple, meclislerin bu fikirleri temsil edebilmesi çok zaman devam etmez. Efkârı umumiye milletin içinden taşan bir mütenevvi fikirler denizidir. O denizde muhtelif cereyanlar, muhtelif münakaşa dalgaları vücuda getirir. Efkân umumiye, ruhî bir âlemdir. Orada cereyan eden fikir mücadelesi, dikkatli gözlerden gizli kalmaz:

Eski demokrasilerde bu fikir mücadelesi bütün vatandaşların hergün bir arada toplanarak vücuda getirdikleri içtimalarda vukubuyordu. Bugün vatandaşların adetçe çokluğu ve medenî hayatın vatandaşlara tahmil ettiği yevmî işler, onların maddeten ve hergün bir arada toplanmalarına imkân bırakmamıştır.

Bu sebeple efkârı umumiye ideal bir âlem olmuştur ki, bu alemde umuma ait işlerin tenkidi şu mahiyetleri gösterir :

a) Tenkit ve münakaşa tamamen hürdür. Bu hürriyet, herkes tarafından, hiç kimsenin tesiri olmadan, kendi kendine kullanılır. Hükûmeti ve Meclisi dikkatli bulunduran tenkit hürriyetidir.

b) Efkân umumiyenin tenkit hürriyeti, başlıca birçok neşriyat ile olur.

Neşriyat, suistimallere mâni olur ve hükümet vasıtalarını, vazifelerini doğru yapmağa mecbur eder. Neşriyat en müessir kontrol vasıtalarındandır. Bu noktada "tenkidin kolay ve fakat yapmanın, güç olduğu hakikati unutulmamak lâzımdır." Onun için :

c) Umumun iyiliği fikri, her türlü tenkitlere ve münakaşalara daima hâkim ve esas tutulmalıdır. İltizam olunan fikirler, umumun iyiliği namına ortaya atılmalıdır. Bu fikir, hareket noktası olunca tenkit ve münakaşa devletin de iyiliği namına yapılmış ve vatandaşların içtimai ve siyasî terbiyelerini yükseltmeğe hizmet etmiş olur.

d) Umuma ait işleri tenkit hürriyeti, hükûmet ile millet arasında bir anlaşma zemini vücuda getirir. Hükûmet neşriyat vasıtasiyle efkârı umumiyeyi anlar ve icabında lüzumlu olan vesikalarla onu tenvir eder. Hükûmetin milleti ve milletin hükûmeti anlaması bunların tek vücut olmalarını ve kalmalarını temin eder.

Efkari Umumiyenin Kendi Kendine Teşkilatlanması

Hükûmet, tavır ve hareketini tanzim için, efkân umuyenin ehemmiyet verince, efkârı umumiye teşkilâtlanır. Efkârı umumiyenin daima, istifade olunabilecek, hazır bir halde bulunabilmesi, onun bir teşkilata malik olmasıyle mümkündür. Bu teşkilât, serbest tenkit ve münakaşa sahasıdır. Bu saha daima açık olmalı ve daima mütenevvi fikirlerle beslenmelidir. Bu ise, matbuatın gayreti ve menfaati umumiyenin hergiin yeniden yeniye münakaşa edilmesiyle olur. Efkârı umumiyenin cari olduğu bir memlekette, gazeteler intişar etmese ahali şaşkın ve çılgın bir hale gelir. Bahsettiğimiz bu fikir teşkilâtında, şu hususiyetler görülür:

a) Fikir teşkilâtı, bir ekalliyetin veyahut birtakım güzide insanların mahsulüdür. Şüphesiz halk kütlesi, bu teşkilâta iştirak eder. Fakat başka şeylerde olduğu gibi, bunda da halk kütlesinin rolü faal değildir. Gerçi halk, neşriyatı aksettirir, fikirlere taraftar toplar, fakat fikirleri ortaya atan ve neşriyatın merkezlerini teşkil eden halk değildir.

b) Muasır fikir teşkilâtında, hakikatte iki seçme zümrenin faaliyeti vardır. Bu sınıflardan biri, matbuat teşebbüslerini vücuda getiren ve idare edenlerdir.

Matbuat, fikirleri ortaya atmak ve neşretmek için lâzım vasıtalardır. Siyasi fikirleri de imal eden matbuattır. Matbuat teşebbüsleri, gazeteler, mecmualar ve kitap tabıları ile olur.

Matbuatın siyasi fikirler imalindeki rolü, daha çok, başka mahiyettedir. Çünkü "siyasî fikirleri ortaya atan, daima, siyasi gruplar ve zümreler gibi fikir cemiyetleridir." Yoksa halk kütlesi içinde, kendiliğinden meydana çıkmaz.

c) İyice bilinmek lâzımdır ki, gazeteler, mektep kitapları değildir. Aşağı insanların para ile yaptırdıkları matbuat mücadeleleri vardır. En adi yalanları işaada matbuatın kullanıldığı vakidir. Matbuat ve fikir hürriyetinin maruz kaldığı başka tehlikeler de vardır. Matbuatın ve hattâ fikir cemiyetlerinin, milli hükûmetin tesirinden kurtularak, siyasi veya iktisadi gizli maksatlara âlet olmasından korkulur. Matbuatın para ile satınalınabilmesi, beynelmilel yüksek para âleminin matbuat üzerinde gizli tesiri veyahut sadece ecnebi devletlerin tahsisatı mesturelerinin tesiri, işte bunların efkârı umumiyeyi iğfal ve tağlit etmesinden bihakkın korkulur. Fakat, hürriyetten çıkacak bu fenalıklar asla çaresiz değildir. Evvelâ, matbuat serbestisine meşru bir hudud çizilir. Saniyen, gazeteler, hususi bir teşkilât yaparak, bununla kendi üzerlerinde ahlâkî bir tesir icra ederler. İlk zamanlarda bir kazanç işinden başka bir şey olmıyan gazetecilik, içtimaî bir müessese haline gelebilir. Bundan başka, halkın fikri ve siyasi terbiyesi de bir teminattır. Halk, müteaddit gazeteleri okumağa ve onları biribirleriyle kontrol etmeğe ve gazetecilik yalanlarına inanmamağa alışırlar. Bütün bunların fevkinde, her şeyin açık olması sayesinde, hüsnüniyetin inkişaf edeceğini ve hayatî meseleler üzerinde hüsnüniyet sahibi insanların daima ekseriyeti teşkil edeceklerini kabul etmek muvafik olur. Çünkü, her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman dünyanın hepsini aldatmak mümkündür. Fakat, bütün dünyanın her zaman aldatmak mümkün değildir. Tecrübe göstermiştir ki, her şeyi söylemekten insanları menetmek asla mümkün değildir. Fakat, millî terbiye ve büyük manevi kuvvetlere karşı hükûmetin münasip tarzı hareketi sayesinde, isyankâr fikirlerin intişarına müsaade etmiyecek içtimai bir muhit yaratmak mümkündür. Fakat, her halde, her şeyin söylenmesine müsaade etmek ve bunun karşısında söyliyenlerin fiile geçmesine intizaren tedbir almakla iktifa etmek te mânasızdır. Bütün halkın, fiile geçtiği gün, onları tevkif edecek kuvvet yoktur. Tıbbi bir hıfzıssıhha olduğu gibi, içtimaî bir hıfzıssıhha da vardır. Her ikisi aynı prensibe istinat eder. Maddî mikropları yoketmek mümkün olmadığı gibi, manevî mikropları da yoketmek mümkün değildir. Fakat, şahsın vücudunda, cismani bir sıhhat yaratmak mümkün olduğu gibi, içtimai bünyede de manevi bir sıhhat yaratmak ve bu suretle bir mukavemet zemini hazırlamak mümkündür.

GAZETELER

Türkiye Cumhuriyetinde, gazete çıkarmak, kitap neşretmek, matbaa açmak için riayet olunması lâzım gelen merasim, Matbuat kanunu ve Matbaalar kanununda tespit olunmuştur. Muzır neşriyat ve şahıslara tecavüz halinde yapılacak muamele, bu kanunlarda ve Ceza kanununda yazılıdır.

Bu hususta, bizce söylenecek sözler, şöyle hulâsa edilebilir : Matbuatın, umumi hayatta ve cumhuriyetin terakkiyat ve tekâmülâtında haiz olduğu vazifeler yüksektir. Matbuatın, tam ve vâsi hürriyeti hüsnüistimal etmesi hususunun nazik olduğu kayde şayandır. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel, bir kalem sahibi, ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telâkkilerine olduğu kadar vatandaşların haklarına ve memleketin - her türlü hususî telâkkilerin fevkinde olan - yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi mecburiyetindedir. Bu mecburiyettir ki, umumî intizamı temin edebilir. Maahaza, matbuat serbestisinden meydana gelecek fenalıkları, ortadan kaldıracak müessir vasıta, asla mazide olduğu gibi matbuat hürriyetini bağlıyan bağlar değildir. Bilâkis, matbuat hürriyetinden tevellüt edecek mahzurların izale vasıtası, yine binnefis matbuat hürriyetidir.

4 - Cemiyet teşkili hürriyeti ;

5 - Tedris hürriyetidir.

"Cemiyet, müteaddit şahıslar tarafından malûmatları, veya mesailerini daimî surette birleştirmek maksadiyle teşkil edilen heyettir".

Himayei Etfal, Hilâli Ahmer Cemiyetleri, Tayyare Cemiyeti, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, Kadınlar Birliği gibi, kulüpler dahi cemiyetler kabîlindendir.

"Tedris ; bir kimsenin, kendi ilmini başkalarına öğretmesidir." Buradaki tedristen maksat, aile içinde yapılan tedris ve tederrüs değildir. Bir müessese açarak, umumî tedrisatta bulunmaktır.

Cemiyet ve tedris hürriyetleri, diğer ferdî hürriyetlerden farklıdır. Çünkü bunlar, müşterek bir faaliyetin daimi tatbikatını icap ettirir. Bu sebeple, yalnız ferdi haklar gibi mütalea olunamazlar.

CEMİYET TEŞKİLİ

Cemiyetler, bir taraftan içtimaî heyeti takviye eder; fakat bir taraftan da, teşekkül eden cemiyetler, devlet içinde baglıbaşına birer teşkilât ve birer kuvvet olacaklarından, devlet için tehlikeli de olabilirler. Bu sebeple, cemiyet teşkili, Teşkilâtı Esâsiye Kanunumuzda, fertlerin tabiî haklarından tanınmış olmakla beraber, ayrıca bir kanunla kayıtlanmıştır. Cemiyetler Kanununa göre :

a) Cemiyet, teessüsünü müteakıp, behemekal hükûmete, usulü dairesinde bildirilmek lâzımdir.

b) Mevcut kanunlara, umumi âdaba mugayir, gayrimeşru bir esasa veya devletin istiklâlini, hükûmetin şeklini bozmak ve muhtelif unsurları biribirinden ayırmak maksatlariyle cemiyetler teşkil edilemez.

c) Kavmiyet ve cinsiyet, esas ve ünvanlar ile siyasî cemiyetler teşkili memnudur.

d) Cemiyet azasının on sekiz yaşına dahil olmuş bulunması şarttır.

e) Hafî, cemiyetler teşkili kat'iyyen memnudur.

f) Cemiyetlerin toplandıkları yerde her nevz silâh memnudur. Yalnız kulüplerde, zabıtanın malûmatı altında meç talimine ve avcılığa mahsus silâhlardan Iüzumu kadar bulunabilir.

TEDRİS HÜRRİYETİ

Tedrise gelince, bu da çok mühim ve naziktir. Devlet, vatandaşların tahsil ve terbiyesiyle çok alâkadardır. Bir defa ilk tedrisatı mecburi tutar ve umumiyetle tedrisat hükûmetin nezareti altında ve onun programları dairesinde olur. Çünkü, tedris hürriyeti, mahiyeti itibariyle muhtelittir. Bir taraftan, ferdî hürriyetin icabıdır, fakat müşterek teşkilâta dayanır. Onun için tedrisin kanunla hususî bir nizam altına alınması lâzımdır. Teşkilâtı Esasiyede buna dair olan madde şudur : "Hükûmetin nezaret ve murakabesi altında ve kanun dairesinde her türlü tedrisat serbesttir".

Tevhidi Tedrisat kanununa göre, "Türkiye dahilinde bütün müessesatı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekâletine merbuttur."

Yalnız Harbiye Mektebine menşe olan askerî liseler, Millî Müdafaa Vekâletine bırakılmıştır.

İHBAR YE ŞİKÂYET HAKKI

"Türkler, gerek şahıslarına, gerek âmmeye müteallik olarak kavanin ve nizamata muhalif gördükleri hususatta merciine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne münferiden veya müçtemian ihbar ve şikâyette bulunabilirler. Şahsa ait olarak vukubulan müracaatin neticesi müsted'iye tahriren tebliğ olunmak mecburidir". (1)

Bu şikâyet hakkı, zikrolunduğu gibi bir haksızlığa karşı şikâyet mahiyetinde olursa, ferdî hak olur. Fakat, kanunlardan şikâyet ve kanunların tebdiline ait teklif mahiyetinde olursa, bu cihet vatandaşın siyasi teşebbüsü demek olur ki, bunun şekil ve hududu kanunla muayyendir.

"Kanun teklif etmek hakkı, Meclis azasına ve İcra Vekilleri Heyetine aittir (2).

Bunun haricinde siyasi meramını göstermek isteyen vatandaş, kitap yazarak ve matbuattan istifade ederek arzusunu tatmin eder. Efkarı umumiyeye riayetkâr olan hükûmetler veya meclisler bunları nazan dikkate alır.

FERDİ HAK YE SİYASİ HAK

Ferdî hak, siyasi hak demek değildir. Ferdî haklara, medenî haklar, yahut, âmme veya cemaat hakları gibi isimler verenler olmuştur. İsim ne olursa olsun, ferdî haklar, siyasî haklar dediğimiz şeylerden başkadır.

Siyasi haklar, vatandaşların hükûmete iştirakini temin eden haklardır; bunun en açık ve belli misali siyasi intihaptır.

Siyasi haklardan, ancak kanunun bu hakları kendilerine verdiği vatandaşlar istifade edebilir.

(1) T. E. M. 82

(2) T. E. M. 15.

Siyasî haklar, cins, yaş ve kabiliyet farkı olmaksızın milletin her ferdine verilmemiştir (1).

Ferdî haklar ise, prensip olarak, cinsleri, sinleri ve kabiliyetleri ne olursa olsun, milleti teşkil eden her ferde aittir. Bu hakların bir kısmı dahi, gördüğümüz veçhile birtakım kayıtlara tâbidir; bunun sebebi ikidir :

I. Bu haklar tatbiklerinde siyasî bir faaliyet teşkil edebilirler; bu faaliyet hükûmete bilvasıta iştirake varır. Matbuat hürriyeti, cemiyet teşkili hürriyeti, içtima hürriyeti ve hattâ müstakbel vatandaşlar yetiştiren tedris hürriyeti gibi.

II. Ferdî hürriyetini henüz fiilen kullanmıya muktedir olmıyanların himayesi mevzuubahs olur. Meselâ, çalışma hürriyeti bazı hallerde tahdit olunur.

(1) T. E. M. 10

HÜRRİYETİN MUHAFAZA VE MÜEYYİDELERİ

Asrî teşkilâtı esasiye kanunlarında, ferdî haklar ve vatandaşın siyasî hakları tespit olunmuştur. Fakat bu hakların, fiilen kullanılması için, onların nasıl kullanılacağını ve hudutlarını tanzim eden kanunlar da lâzımdır. Böyle olmazsa, Teşkilâtı Esasiye kanununda temin olunan haklar, kullanılmaz birer vait halinde kalır. Bu sebeple hakların kullanılmasını tanzim etmek elzem bir kaidedir.

Teşkilâtı Esasiye Kanunu ve bu kanun muhteviyatı hükümlerinin tatbiklerini tanzim eden kanunlar, vatandaşların tabiî ve siyasî hak ve hürriyetlerinin müeyyideleridir. Fakat, asıl müeyyide, hükûmettir. Vatandaş hürriyeti tanıyan, ona hürmet eden, onun temin ve muhafazasını en birinci vazife bilen siyasî idare ise, tabiatiyle, demokrasi esasına müstenit cumhuriyettir. Eski devirde, hürriyetlerin muhafazası gibi bir mesele mevzubahs değildi; çünkü hürriyet yoktu.

Biliyoruz ki, bir devletin temeli, ilûhiyet fikrine, ilâhî idareye dayandıkça, o devlette her hak, Allahın vekilinde ve Peygamberin halifesindedir; ferdin hakkı mevzuubahs değildir.

ÖRFİ İDARE

Hürriyeti ve onun hududunu izah etmiştik. Bu münasebetle demiştik ki, müstesna zamanlar, müstesna tedbirler icap ettirebilir. Bir deni hürriyetin suiistimali, hürriyetin muvakkat, lâkin geniş mikyasta tahdidini icap ettirebilir. Şimdi bu husustaki tedbirlerden bahsedelim : Bellibaşlı kanunî tedbirlerden biri örfî idaredir.

Ürff idare, şahıs ve ikametgâh masuniyetlerinin, matbuat; müraselât, cemiyet, şirket hürriyetlerinin muvakkat bir zaman için kayıt altına alınması, veyahut talik edilmesi demektir. "Örfî idare, korku ve dehşete müstenit ve ciheti askeriye tarafından ifa olunur bir idaredir". Böyle bir idarenin tesisine ancak bu gibi hallerde mecburiyet hâsıl olabilir :

1 - Harp halinde veya harbi icap ettirecek bir vaziyet hudusunda;

2 - İsyan zuhurunda;

3 - Vatan ve cumhuriyet aleyhinde kuvvetli ve fiilî teşebbüsler vukuunu teyit eden kat'î emareler görüldüğü zaman.

Ürfî idare İcra Vekilleri Heyeti tarafından ve müddeti bir ayı geçmemek üzere bütün memlekette veya yalnız bir mıntıkada veya bir yerde ilân olunabilir. Fakat, keyfiyet hemen Meclisin tasdikine arzolunur. Meclis, örfî idare müddetini, icabında tezyit veya tenkis edebilir.

Meclis toplu değilse derhal toplanmağa davet olunur. Her halde, örfi idarenin fazla uzatılması Meclisin kararına bağlıdır.

Ürfi idare mıntıkası ve bu mıntıka içinde tatbik olunacak hükümler ve muamelelerin nasıl olacağı ve bir harp halinde masuniyet ve hürriyetlerin nasıl takyit ve talik olunacağı kanunla tespit olunur.

Bizde carî olan örfi idare kararnamesi ve zeyillerinin bazı maddelerini kaydedelim :

1 - Örff idare altına alınan bir şehir ve kaza veya vilâyetin hududunu teşkil eden mevkilerin isimleri sureti mahsusada ilân kılınacaktır.

2 - Örff idarenin ilân olunmasıyle beraber, Teşkilâtı Esasiye Kanununun ve sair mülkiye kanun ve nizamnamelerinin, işbu örfi idare kararnamesine muhalif olan maddelerinin hükümleri, örfî idare devam ettikçe muvakkaten tatil olunacaktır.

3 - Devletin dahili ve haricî emniyetini ihlâl edecek cürumlerin ve kabahatlerin asıl failleri ve zimethal olanlar ne sıfat ve haysiyette bulunursa bulunsun, divanıharp huzurunda muhakeme edilecektir.

4 - Askerî idare :

a) Lüzum görülen şahısların gece ve gündüz meskenlerini aramağa;

b) Şüpheli ve sabıkalı güruhundan olanları başka yerlere uzaklaştırmağa;

c) Ahalinin silâhlarını ve cephanesini toplamağa ;

d) Heyecanı mucip neşriyatta bulunan gazeteleri derhal tatil etmeğe ve her türlü cemiyetleri menetmeğe mezundur.

e) Örfî idare mıntıkasında bir veya lüzumu kadar divanıharpler bulunur.

Hıyaneti Vataniye kanunu ve İstiklâl Mahkemeleri kanunu gibi kanunlar dahi Cumhuriyetin masuniyeti için, fevkalâde tedbirler sırasında sayılır.

Hıyaneti Vataniye kanununa göre, Büyük Millet Meclisi'nin meşruiyetine isyanı mutazammın, kavlen veya tahriren veya fiilen kast ile muhalefette bulunanlar veya ifsatlar yapan veya neşriyatta bulunan kimseler vatan haini addolunur. Dini veya dinî mukaddesatı âlet ittihaz ederek Cumhuriyeti bozmak veya ahali arasında fesat ve nifak çıkarmağa herne suretle olursa olsun çalışanlar da vatan hainidirler, bunlar asılırlar.

İstiklâl Mahkemeleri kanununun da mühim maddeleri şunlardır :

1 - İcra Vekilleri Heyetince gösterilecek lüzum üzerine ve Büyük Millet Meclisince ekseriyeti mutlaka ile verilecek karar üzerine, icap eden mahallerde, İstiklâl Mahkemeleri teşkil olunur.

2 - Bu mahkemeler, Büyük Millet Meclisinin ekseriyeti mutlâkası ve gizli rey ile kendi azası meyanından müntehap bir reis ve iki aza ve bir müddeiumumiden teşekkül eder. Bir ihtiyat aza ve icabında bir müddeiumumi muavini de intihap olunur.

3 - İstiklâl mahkemelerinin vazifeleri şunlardır :

a) Askerden kaçanları ve bu kaçmağa sebebiyet verenleri ve bunları tutmakta gevşeklik gösterenleri;

b) Hıyaneti vataniye cürümlerini yapanları;

c) Askerî ve siyasî casusluk edenleri ve saireyi muhakeme etmektir.

Bu gibi kanunlar, tabiatiyle her zaman tatbik olunmazlar. Onların tatbiki ancak, başka tedbirlerle önüne geçilemiyecek büyük tehlikeler karşısında kalındığı zaman zarurî olarak tatbik olunur.

 MÜSAVAT

Teşkilâtı Esasiyeden :

"Altmış dokuzuncu madde - Türkler kanun nazarında müsavi ve bilâistisna kanuna riayetle mükelleftirler. Her türlü zümre, sınıf, aile ve fert imtiyazları mülga ve memnudur.

Seksen üçüncü madde - Hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir mahkemeye celp ve sevkolunamaz.

Doksan ikinci madde - Hukuku siyasiyeyi haiz her Türk ehliyet ve istihkakına göre devlet memuriyetlerinde istihdam olunmak hakkını haizdir".

Müsavattan maksat, kanun önünde müsavattır, yani vatandaşların kanunî haklarında müsaviliğidir. Yoksa maddî hayat şartlarında müsavat değildir.

Rusya müstesna olmak üzere bütün dünyada, her fert, menfaat ve zararı kendine ait olmak üzere hayatını tanzim eder. Yalnız her ferde, faaliyetinde aynı kanunî vasıtalar, haklar verilir. Eski idarelerde mevcut olan sınıf farklarından doğan engeller kaldırılır. Fakat, ferdî hürriyet ve ferdî mes'uliyeti bozan, iktisadî bir müşavat, bugünkü içtimai nizamı bozar :

Müsavat prensipi aşağıdaki neticeleri doğurmuştur.

I. İçtimaî müsavat, yani aileye müstenit bütün sınıf ve derece farkları kaldırılmalıdır.

Bir aile çocuklarını mirastan müsavi surette müstefit etmelidir. Bu müsavat, aristokrasinin teşekkülüne mânidir.

II.Siyasî haklarda ve bilhassa intihap hakkında müsavat.

III. Adlî işlerde müsavat, herkes için aynı cürümlere aynı cezalar verilmelidir.

IV. Vergi hususunda müsavat, mükellefiyetlerin, bütün vatandaşlar arasında, kudretleri nispetinde tevziini icap ettirir.

V . Vazife ve memuriyetlerin herkese, kabiliyet farkından başka bir fark gözetilmeksizin, açık bulunması.

VI. Askerî hizmet hususunda müsavat.

Bu saydığımız müsavatlar, din, ırk farkları gözetilmeksizin, Türk vatandaşlarına müsavi olarak tatbik olunmak lâzımdır.

Fertler arasında mevcut olması lâzım gelen bu müsavat, kuvvet ve tefevvukun ve âmiriyetin devlet eline geçmesini icap ettirir. Siyasî adamların ve memurların fiilen bu âmiriyeti kullanmaları, bu müsavatı bozmaz. Zira bunlar âmiriyeti, yalnız vazifelerinin ifası için kullanırlar.

İÇTİMAİ YARDIM

Demokrasi; vatandaşa hayatını tahakkuk ettirmek ve her türlü ferdî ve içtimaî vazifelerinin ifası hürriyetini ve imkânını bırakır. Fakat, diğer cihetten, hastalar, zayıflar, sakatlar gibi hürriyetlerinden tamamen istifade edemiyen bir kısım vatandaşlara da bir hayat temin etmek mecburiyetindedir. Bu gibi vazifeleri, içtimai yardım teşkilâtı görür.

İçtimaî yardım teşkilâtı pek lüzumludur. Bu teşkilât, her yerde çok inkişaf etmiştir. Bu hizmet, bazan devlet tarafından bir elden idare olunur, bazan da mahallî idarelere bırakılır. En ziyade bu ikinci şekil taammüm ediyor.

Bu teşkilât, muhtaçlara meccanen doktor ve ilâç temin eder. Fakir ihtiyarlara, sakatlara ve gayri kabili tedavi hastalara, lohusa kadınlara, efradı çok ailelere, memedeki çocuklara yardım eder. Bunlara, lüzumuna göre, ya meskenlerinde bakılır, yahut umumî bir müesseseye naklolunurlar.

Yapılacak yardımın şekli ve derecesi, imkân nispetinde idare tarafından tespit olunur. Yoksa muhtaçlar, her düşündüklerini istiyemezler.

Resmi içtimaî yardım teşkilâtı ihtiyaca kâfî gelemez. Hilâli Ahmer, Himayei Etfal, fakirlere yardım cemiyetleri gibi, aynı mahiyetteki hususî müesseseler de yardım ederler.

Devlet tarafından hastaneler açılması ve bunlara, mahallî idarenin karariyle bazılarının parasız olarak kabulü "içtimaî yardım" teşkilâtının gördüğü hizmetlerdendir.

Bundan maada, memur ve müstahdemlerin, amele ve köylülerin tekaüt sandıkları ve kaza ve vefat halleri için sigorta kasalan gibi içtimaî bakımdan teşkilâtı da vardır. Birçok devletlerde, ihtiyarlık, işsizlik ve vefat gibi hallere karşı, herkes için "içtimaî sigorta" tatbik olunmaktadır.

İŞ BÖLÜMÜ

İnsanların, maddi, fikri birtakım ihtiyaçları vardır; içtimaî bir heyetin de müşterek ihtiyaçları vardır. Herkes, şahsî ihtiyaçlannı, tek başına temin edemez. Cemiyet azasından herbiri bir iş, bir şey yapar. Bütün bu işler ve şeyler her insanın ve cemiyetin ihtiyaçlarını temin eder.

Demek oluyor ki, bir cemiyetin ve onun azasının işleri, fertleri arasında bölünmüştür.

Buna iş bölümü derler.

İş bölümü, medeniyetin her safhasında görülmüştür.

İptidaî kavimlerde, esaslı olarak işler, kadınla erkek arasında bölünmüştür.

Erkek, av gibi hayvanî gıdaları, kadın da meyva toplamak, ziraat etmek gibi nebatî gıdaları tedarik etmek işlerini yaparlardı. İşlerin böyle bölünmüş olması, kadınla erkeğin; istidatlarına göre değildi.

İptidaî insan zümrelerinde, şu türlü de, bir iş bölümü oldu; meselâ bazı aşiretler, yalnız çömlekçilik; bazıları da yalnız silâh yaparlardı.

Esnaf heyetleri devrinde, iş bölümü ziyadeleşti. Çünkü her esnaf heyeti, bir iş görür. Bazan aynı san'at, birçok gubelere ayrılır; marangozluk, doğramacılık, gibi... Hattâ bir san'at şubesine ait işler, ayrı ayrı adamlara gördürülür; meselâ, odun, evvelâ oduncular sonra bıçkıcılar, sonra kerestecilerden geçer.

Bugünkü büyük sanayi devrinde ise, iş bölümü çok ileri gitmiştir; her memlekette, binlerce faaliyet şubesi vardır.

İş bölümü, maddi işlerde olduğu gibi, fikrî, siyasi, idari işlerde de çoğalmıştır; meselâ, ilim, herbiri bir mevzu ve usule malik birçok kısımlara ayrılır. Bir adamın bir ilmi tamamen kavramasına imkân kalmadı.

İş bölümünü inkişaf ettiren sebepler, nüfus çokluğudur. San'at ve mesleklerin çokluğu ve bunların ayrı ayrı fertler tarafından yapılması, yeni iş bölümü sayesinde hayat şartları tahammül edilir bir halde tutulabilmektedir. Aynı zamanda, büyük mütehassısların, yetişmesi, ihtiralar, terakkiler hep bu sayede olmaktadır.

İş bölümü, insanlar arasında mevcut olan tabiî ve tarihi bağlara, yeni birçok kuvvetli bağlar ilâve etmiştir. Bu yeni bağlar, insanlara biribirlerinin eksiklerini tamamlatan, yalnız bugünü değil, yarını da temine çalışan bağlardır.