CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

1938 TARIHLI BUDAPESTE NAMZETTI UJSANG GAZETESI'NDEN



1938 TARIHLI BUDAPESTE NAMZETTI UJSANG GAZETESI'NDEN
Budapeste, 20 (a,a) - Macar ajansi teblig ediyor:

Basvekil Imredi, Ataturk'un cenaze torenini yapilacagi 21 Kasim Pazartesi gununu Macaristan'in milli yas gunu sayarak butun memlekette resmi binalara siyah bayraklar cekilmesini emretmistir. Harbiye Naziri ve Budapeste Belediye Reisi de, askeri binalar ve belediye binalari icin ayni karari almislar ve Belediye Reisi ayrica, halki da siyah bayrak cekmeye davet etmistir.
(Namzetti Ujsang Gazetesi, Budapeste-1938

Ulu Önder Atatürk'ün Tüm Mal Varlığı




Atatürk; 1927 yılında Büyük Nutku’nu okuduğu C.H.P’nin 2.ci Kurultayı’nda, taşınır-taşınmaz tüm mal varlığını C.H.P.’ne bağışlayacağını duyurmuştu.
Daha ileride, bu partinin artık devletle tamamen bütünleştiğini görerek fikrini değiştirmiş ve mal varlığını C.H.P’ye değil, Hazine’ye bağışlamaya karar vermişti.
İşte 1933 yılında bu konuda ilk adımı atmış ve gereken hukuki hazırlığı yapmasını da Genel Sekreter’i Hasan Rıza Soyak’a emretmişti.(Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, s.754).

Soyak, Atatürk’ün bu emrinin yerine getirilebilmesinin mümkün olmadığını, Miras Hukuku’nda “mahfuz hisse” denen bir kavram bulunduğunu, buna göre kız kardeşi Makbule Hanım sağ olduğu için mal varlığının yüzde 25’inin Makbule Hanım’a ait olduğunu, o nedenle tümünü değil ama kendi tasarrufundaki yüzde 75 üzerinde dilediğini yapabileceğini uzun uzun anlatmıştır.

Atatürk tatmin olmamış, tüm varlığını milletine yani hazineye bağışlamak konusunda ısrar etmiştir..
Sonunda; “...Her neyse, bir çaresini bulmalı ve mutlaka benim istediğim gibi bir vasiyetname yapmalıyız. Sen bu işle meşgul ol...” demiştir.
Emir kesindir.

Hasan Rıza; bunun üzerine bir hukuk bilgini olan Saruhan (Manisa) milletvekili Mustafa Fevzi Efendi’ye danışmış, konuyu inceleyen M. Fevzi Efendi şöyle bir öneri sunmuştur:

“Miras Hukuku hükümleri çok açık.
Oradan bir çıkış göremiyorum.
Yalnız aklıma bir başka nokta geliyor:
TBMM Gazi için özel bir kanun çıkartsın.
Sorun herhalde o zaman çözülebilir.”

Atatürk’ün de uygun görmesi üzerine konu Meclis’e götürülmüş ve bu kanun çıkartılmıştır.(Kabul Tarihi:12.6.1933, numarası:2307.)

Atatürk’ün mal varlığının tamamını hazineye bağışlayabilmesi için Atatürk’ün isteği ile Meclis tarafından çıkarılan 2307 nolu kanunun maddeleri şunlardır:

Madde 1:Gazi Mustafa Kemal Hazretleri’nin, Kanunu Medeni’nin 452.maddesi dairesindeki tasarrufları, mahfuz hisseler hakkındaki hükümden müstesna olup, bütün mallarında muteberdir.

Madde 2:Bu kanun neşri tarihinden itibaren muteberdir.

Madde 3:Bu kanunun hükümlerini icraya, İcra Vekilleri Heyeti memurdur.

Tüm mal varlığının ulusa yani hazineye ait olduğu, 1933’te çıkarılan işte bu yasayla hüküm altına alınmış oluyordu.

İntikallerin tamamlanması ise 12 Haziran 1937’de bitmiştir.

Atatürk, kâğıt üzerinde nice mal-mülk sahibi görünüyor olsa da 1933’ten itibaren O’nun artık bir dikili ağacı bile yoktur.

Atatürk’ün, yaptığı bağışlara temel olan yasayı Meclis’ten rica ederek çıkarttırdığı tarih;
12 Haziran 1933’tür...
Yani, Cumhuriyet henüz 10 yaşındadır.
Hastalık belirtileri de daha ortaya çıkmamıştır.
Çiftliklerinin zarar etmesi diye bir durum da söz konusu değildir, çünkü daha çiftlikler yeni kuruluş aşamasındadır.
Atatürk, bilerek, isteyerek, daha işin başında malını mülkünü milletine bırakmaya karar verniştir.

Aslına bakılacak olursa Atatürk’ün mal varlığının çoğu kendisine bağış ve hediye olarak verilen köşklerden, evlerden, bağlardan bahçelerden oluşmuştur.
Prof.Orhan Çekiç’in de belirttği gibi:
‘Atatürk’ün zaman zaman ziyaret ettiği yerler belediyelerinin kendisine “yörenin bir şükran ifadesi olarak” köşkler hediye etmişlerdir.
Atatürk nezaketen kabul ettiği bu köşklerin tümünü ilk fırsatta belediyelere iade etmiş, buraları o belediyeler tarafından ya “Atatürk Evi” olarak muhafaza edilmiş veya müzeye dönüştürülmüştür.
Bugün Anadolu’nun neredeyse her ilinde bir Atatürk Evi ve Müzesi olmasının nedeni bundandır.

Atatürk; kendine hediye edilenler bir yana dursun, kendi parasıyla edindiklerini bile ya Yalova’da, Mersin’de olduğu gibi yöre köylüsüne veya yukarıda belirtildiği gibi hazineye bağışlamıştı.
Örneğin, o günlerde bataklık olan bugünkü Etimesgut’un tüm arsalarını, bedelini ödeyerek parsel parsel satın almış, ıslah ettirmiş ve buralara Rumeli’den göç eden muhacir hemşerilerini yerleştirmiştir.
Aynı şeyi Yalova için de yapmıştır ve Yalova’ya ilk gidişinin nedeni, bu bölgeye yerleştirilen Rumeli göçmenlerinin durumunu görmek içindir.
Kooperatif kurulmasına öncülük etmiş 1 numaralı üyeliği kendisi almış ve bu yoldan da köylüye örnek olmuştur.
Kendi çiftlikleri başarılı bir düzeye geldiğinde de bunları o yörenin köylerine bağışlamıştır.
.

Dünya Liderlerinin Atatürk İçin Söyledikleri (devamı var)

FRANSA

Eski Osmanlı imparatorluğu bir hayal gibi otadan silinirken, milli bir Türk Devleti'nin kuruluşu, bu çağın en şaşırtıcı başarılarından biridir. Mustafa Kemal, yüce bir eser ortaya koymuştur. Atatürk'ün parlak başarısı bütün sömürgeler için örnek olmuştur.
Maurice BAUMANT (Profesör)

İnsanlığın bütün belirtileri O'nda kendini hemen gösteriyor.
Noelle Gazetesi

Çok büyük bir adamdı... bir siyasi dahiydi.
Excelsior Gazetesi

Dünyanın, çağdaş, en büyük kişilerinden biri.
Le Jour-Echo de Paris

Atatürk'ün yurt kurtarıcısı olduğunu, milletlerin en vefalısı olan Türkler asla unutmyacaklardır.
Noell Roger Gazetesi

Karşımdaki bu büyük adamda, keşfettiğim bu büyük meçhulde maharet ve karakter o kadar iyi işlenmişti ki, sözlerinde hiçbir şüphe aranamazdı.
Claude Ferrer (Yazar)

Bu günün Türkleri, yüzyıllar önce Avrupa'yı titreten canlı millet durumuna erişmiştir. Ve bu akşam O büyük ölünün başında bekleyen Türkiye, güçlü ve dipdiri bir Türkiye'dir.
Pierre Dominique (Gazeteci)

Asırları aşan adam !..
Fransa, Paris Basını

Akıllı ve barışçı yöntemlerle gerçekleştirdiği eseri halkların tarihinde izlerini bırakacakatır.
Albert LEBRUN (Fransız Cumhurbaşkanı)

Mevcut rütbelerin hepsini kaldırdığı bir memlekette, bu adam, bütün rütbeleri, kazanmıştır. O memlekette, bulabilecek en şerefli isim O'na verilmiştir.
Mercel Sauvage (Gazeteci)

Bu, insanlığa denenmiş bir felsefe örneği olarak sunulabilir. Atatürk yuzyıllara sığabilecek işleri on yılda tamamladı.
Gerrad Tongas (Yazar)

Atatürk öldü. Barış kubbesinin doğu sütunu yıkıldı. Artık evrende barışı kimse garanti edemez. Nitekim Avrupalı devlet adamları; O'nun 1930 larda yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felaketinin içine sürüklemişlerdir.
SANERVIN Gazetesi

Atatürk, bir milleti, bir kaç yılda asrileştirmek mucizesini göstermiştir.
Paris-Le Temps

Yeni Türk Devleti ile Ankara Andlaşması'nın imzalanması nedeniyle; "Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı" diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap: Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O'nun tüm askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir andlaşma imzalamaktan gurur dıuyuyorum.(1921)
Fransız Başbakanı BRIAND

Sırasıyla ihtilalci ve asi, saonrdan muzaffer bir kumandan olan "Türklerin Babası" Yeni Türkiye'yi yarattı, sultanları kovdu, kadınlara hürriyet verdi, fesi kaldırdı, ülkesinde radikal bir inkilap yaptı.
Paris-Soir

Denilebilir ki onsuz, İslam alemi yolunu bulabilmek için elli yıl daha bekleyecektir.
Berthe Georges-Gaulis

O, yüce bir dağa benzer. Eteğinde yaşayanlar bu yüceliği fark edemezler. Bu dağın azametini kavrayabilmek için, O'na çok uzaklardan bakmak gerekir.
Claude FERRER (Fransız Edibi)

Kemal Atatürk'ün karakterinin bir cephesini göstermek itibariyle bir noktayı hatırlatmak isterim. Bize savaşlarından birini anlatıyordu. Birdenbire durdu; Görüyorsunuz ya dedi; birçok zafer kazandım. Fakat bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum. Cesaret ve zekasından başka yüreği bu kadar yüce olan böyle bir Şef'in, yurdu için mucizeler yaratmış olmasına şaşılabilir mi?..
George BENNES Vu Gazetesi-1938)

Devrin yüksek şahsiyetleri kitaplarda, konferanslarda Türkiye'nin asla değişmeyeceğini ve değişmeden öleceğini ilan etmişlerdi. Halbuki ölmeden değişti. Hem de kökünden ve baştan aşağı değişti. İnançlar, gelenekler, yöntemler yıkıldı. Son döküntülerini de yabancı zırhlıları ve kapitülasyonlar gibi memleketten sürüp attılar. Türkiye, ruhunu değiştirmişti. Tamamen ve tasavvur edilmesi mümkün olduğu kadar...
Raymond CARTIER (Le Nouvelliste Gazetesi)

.

Dünya Liderlerinin Atatürk İçin Söyledikleri

ALMANYA

O, kişisel ve ün peşinde koşan basit bir diktatör değil, gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir kahramandı.
Prof.Walter L.WRIHT Jr.

Atatürk Türkiye'yi tek düşmanı kalmaksızın bırakmıştır. Bu zamanımızın hiçbir devlet şefinin başaramadığıdır.
Alman Volkischer Beobachter Gazetesi

Almanya, ATATÜRK'ün eserine ve mücadelesine hayrandır. Onda, tarihi eseri, özgürlüğü seven bütün milletler için bir sembol olarak kalacak kudretli bir kişilik görmektedir.
 Berlin, Alman Ajansı

Istırap çeken dünyada barış ve esenliği yeniden kurmak ve insanlığın yalnız maddi değil, manevi gelişmesini sağlamak isteyenler Atatürk'ün iman verici ve yön göstericiliğinden örnek ve kuvvet alsınlar.
Profesör Herbert MELZIG (Tarihçi)

Kendisinin tarihi büyüklüğü, eseri olan yeni Türkiye'ye bakılarak bu günden ölçülebilir. Çelik gibi azim ve gayreti, uzağı gören akıl ve hikmetle birleşmiş olan bu gerçek halk önderi ve devlet adamı; Anadolu dağlarlının en uzak ve ıssız köşesindeki köylere bile başka bir ruh aşılamıştır.
Illustrie Dergisi

O, kendi milleti ve beşeriyet alemi için beslediği muhabbetle, bir dahinin neler yaratığına dair, cihana fevkalade heyecanlı bir sahne seyrettirmektedir.
Herbert MELZIG

.

Dünya Liderlerinin Atatürk İçin Söyledikleri

İNGİLTERE

Şu anda mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm!.. Oldukça mutluydum, umutluydum. Daha düne kadar Çanakkale bizimdir! diyordum. Çünkü bu savaşı kazanmak için; askeri, parayı, cephaneyi, her şeyi hesaplamıştım. Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik.
Yalnız bir şeyi hesabı katmamışız…
MUSTAFA KEMAL’İ…
Bağrımda İngiliz gururu olmasa,
onları ayakta alkışlamak isterdim.
Winston Churchill

AMERİKA

Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, Modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır... Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye'nin doğması yeni Türkiye'nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan ve o zamandan beri koruması, Atatürk'ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiyede giriştiği derin ve geniş inkilplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.
John F. KENNEDY (A.B.D.Başkanı, 10 Kasım 1963)

Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak husundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.
Franklin ROOSEVELT (A.B.D.Başkanı, 10 Kasım 1938)

Asker-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerindn biri idi. Kendisi, Türkiye'nin dünaynın en ileri memleketleri arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir.
General Mc ARTHUR

Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa'nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana Avrupa'nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi.
Franklin ROOSEVELT 1928 (A.B.D.Başkanı)
  
Dünya sahnesinden tarihin en dikkatli, çekici adamlarından biri geçti.
Chicago Tribune

Savaş sonrası döneminin en yetenekli liderlerinden biri.
New York Times

İnsanı teslim alıcı fevkalede önderlik kuvveti var. O, tetiktir, hazır cevaptır, dikkati cekecek kadar zekidir.
Gladys Baker (Gazeteci)

.

O Muhteşem Türk'ü Unutmak yada Unutturmak Mümkün Değildir!

Bir zaman gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir.

Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur."

M.Kemal Atatürk

.

Muhteşem Türk (The Incredible Turk) Atatürk'ün1958 yılında çekilen video Amerikan Ulusal Arşivleri’nde bulundu

Atatürk’ün bilinen kayıtlardan çok daha net ve berrak sesi Amerikan arşivlerinden çıktı. Türkiye’nin Kore Savaşı’nda Amerikan ordusunun yanında yer alarak NATO üyesi olmasının ardından Amerikan halkına ‘bu yeni müttefik ülkenin’ tanıtılması için çekilen ‘Muhteşem Türk’ (The Incredible Turk) isimli belgeselde Atatürk ve yarattığı modern Türkiye, en çarpıcı yönleriyle anlatılıyor.





1958 yılında çekilen ve Amerikan Ulusal Arşivleri’nin internet sitesinde yayınlanan belgesel, DVD formatında ve çok kaliteli Atatürk görüntüleri içeriyor. Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi ve Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (CIA) gizli arşivlerinden faydalanılarak hazırlandığı belirtilen belgeselin en çarpıcı bölümü ise Atatürk’ün kendisini ziyarete gelen Amerikan elçisi ile yaptığı görüşmenin ardından cumhurbaşkanlığı köşkünün bahçesinde düzenlenen basın toplantısı...

Gazi sözüne selamlı karşılık

1927-32 yılları arasında ABD’nin Türkiye Büyükelçisi olarak görev yapan Joseph Clark Grew, basın mensuplarının karşısında Atatürk’ün yarattığı modern Türkiye’nin Amerika’nın en önemli müttefiklerinden biri olduğunu anlatırken yanıbaşında kendisini dikkatle dinleyen Mustafa Kemal’den “Gazi” sıfatıyla bahsediyor.

Atatürk, “Gazi Mustafa Kemal” sözünü duyduğu an elçiye dönerek başıyla selam veriyor. Elçi, Atatürk’ün adının her zaman kalkınma ve modernizasyon ile birlikte anılacağını belirterek Türk milletinin hafızasında Atatürk isminin sonsuza dek yaşayacağını vurguluyor. Ardından söz alan Atatürk ise, sözlerine “Türk milleti tabben (tabiatı itibarıyla) demokrattır” diye başlıyor ve “Bu yüksek gayede zaten çok yükselmiş bulunan Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan hiç şüphem yoktur” ifadeleriyle sürdürüyor.

Video paylaşım sitesi YouTube’da birkaç aydır bulunan ancak birçok insanın habersiz olmasından dolayı bugüne dek çok izlenmeyen görüntüler Amerikan Ulusal Arşivleri’nin dijital arşiv bölümünden indirilebiliyor.

Belgeselde İzmir’in kurtarılışı, Kurtuluş Savaşı, İran Şahı Pehlevi ve Ürdün Kralı’nın Türkiye ziyareti, Latin Alfabesi’ne geçişte Mustafa Kemal’in aldığı brifing toplantısının kayıtları, Atatürk’ün manevi kızı Ülkü ile oynarken ve denize girerkenki görüntüleri de net bir şekilde yer alıyor.

Türk milleti demokrattır bunu anlayamadıysanız...

Atatürk’ün kendisine güven mektubu sunan Amerikan elçisiyle düzenlediği basın toplantısının kaydı, Türk arşivlerinde de bulunuyor. 1927 sonbaharına ait olan Türk kaydında görüntü ve ses senkronizasyonunun sonradan gerçekleştirildiği ve ses kayıt cihazının çok ilkel olması nedeniyle 2 dakika 19 saniyelik konuşmada Atatürk’ün sesi çok ince olarak duyulmakta, video da oldukça bozuk görülmekteydi. Celal Bayar tarafından Türkiye İş Bankası’na yaptırılan “Atatürk Sevgisi” adlı filmde bu görüntüler yayınlanmıştı. Kayıtta Atatürk, yeni Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkileri anlatırken şu ifadeleri kullanıyor:

Muhterem Amerikalılar, Türk milletiyle ve karşımızda bulunduğuna emin bulunduğum muhabbet ve samimiyetin tabi imenşei hakkında birkaç söz söylemek isterim. Türk milleti tabben (tabiatı itibarıyla) demokrattır. Eğer bu hakikat medeni beşeriyet tarafından tamamıyla anlaşılmamış bulunuyorsa bunun sebeplerini muhterem sefiriniz (elçiniz) Osmanlı İmparatorluğu’nun son devirlerine işaret ederek çok güzel ifade ettiler. Diğer taraftan Amerikan milletinin istinad ettiği (dayandığı) demokrasi...

Bu yüksek gayede zaten çok yükselmiş bulunan Amerika milletinin Türk milletiyle beraber olduğundan hiç şüphem yoktur. Amerikalılar bu mevhibe ile mümtaz bir millet olarak medeniyet dünyasında arz-ı mevcudiyet eyledi. Büyük bir millet birliği kurdu. İşte bu noktadandır ki Türk milleti Amerikan milleti hakkında derin ve kuvvetli bir muhabbet hisseder. Ümit ederim ki bu müşahede iki millet arasında mevut olan muhabbeti kökleştirecekltir. Yalnız bununla kalmayacaktır... Belki tüm beşeriyeti birbirini sevmeye ve bu müşterek sevgiye mani olan mazi hurafelerini silmeye, dünyayı sulh ve huzur sahasına sokmaya medar olacaktır. Temsil etmekle müdahi olduğum Türk milletinin insani gayesi işte bundan ibarettir.

.

Ne Mutlu Türküm Diyene!


10 Kasım 1938 - ∞ -

.

Atatürk'ün Bir Hatıra Defterine Yazdıkları

Harbiye Nezareti’nde çalışmakta olan Kaymakam İbrahim Bey’in oğlu Kemalettin Efendi, kendisine hitaben yazılacak öğütleri kapsamak üzere bir hatıra defteri hazırlamış ve defterin başına da iki fotoğrafını yapıştırmıştır.

22 Ekim 1921 ile 19 Eylül 1923 tarihleri arasında otuza yakın kişiye sunulan defterde bazı şair ve yazarların, hocaların ve hekimlerin yazıları bulunmakta, ayrıca defter sahibinin babasının da öğüt şeklinde bir şiiri yer almaktadır. İsmet Paşa da u Eylül 1923 tarihiyle yazdığı yazıda “Kemalettin, evlâdım. Mefkure sahibi, doğru, çalışkan ve sebatkâr ol. İyi Türk olabilmenin, hayat mücadelesinde muzaffer olanın esrarı bunlardır” demektedir.

Kemalettin Efendi hatıra defterini yazması dileğiyle son olarak Mustafa Kemal Paşa’ya sunmuştur. Mustafa Kemal Paşa defterdeki yazıları okuduktan sonra genç Kemalettin Efendi’ye hitaben -defterin sondan bir evvelki sayfasına- şunları yazmıştır: **

Ankara-Çankaya
19 Eylül 1923

Oğlum Kemalettin,

Babanın haluk bir insan, temiz bir asker olduğunu öğrendim. Seni fotoğrafından mütalâa etmekle fikir istihracına kalkışmayacağım. Babanın verdiği nasihatler kıymetlidir. Ben yalnız şunu ilâve edeceğim:

Hatırat defterini başkalarının yazıları ile doldurmaya heves etmektense, hayat defterini kendi faaliyet ve fazilet eserlerinle doldurmaya bak!

Gazi Mustafa Kemal


** Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Atatürk Arşivi, Dosya: 23, Klasör: 58

.

Bunları Biliyor muydunuz?

* 1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün... Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”

* 2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,

* 3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,

* 4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

*5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,

* 6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini,

* 7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini ...

.

Bizim ulvi dinimiz, her müslümanı, ümmeti aydınlatmayla mükellef kılıyor. O yüzden İslam, Ruhban sınıfını reddeder.

20 Mart 1923’te Konya Türk Ocağı’nda Mustafa Kemal Paşa, Dr. Eyüp Sabri’nin sorusu üzerine şöyle demişti (özetle):

Her şeyden önce şunu en basit bir din gerçeği olarak bilelim ki, bizim dinimizde bir özel sınıf yoktur. Ruhbaniyeti reddeden bu din, inhisarı kabul etmez. Meselâ, ulema. Behemehal aydınlatma görevi ulemaya ait olmadıktan başka dinimiz de bunu kesinlikle men eder. O halde biz diyemeyiz ki, bizde bir özel sınıf vardır; diğerleri dinen aydınlatma hakkından mahrumdur. Böyle telakki edersek kabahat bizde, bizim cehlimizdedir. Hoca olmak için, yani dini hakikatleri halka telkin etmek için mutlaka dini kisve şart değildir. Bizim ulvi dinimiz, her Müslümanı, ümmeti aydınlatmayla mükellef kılıyor.

Efendiler, gerçek din bilginleri ile dine zararlı ulemanın birbirine karıştırılması Emeviler zamanında başlamıştır. Hz. Peygamber’in zaman-ı saadetlerinde, Peygamberimizin vefatından sonra, Hulefa-i Raşidin Hazretleri’nin zamanlarında, hep doğrudan doğruya Hz. Peygamber’in irşadıyla İslam olan, Hulefa-i Raşidin’in aydınlatmalarıyla selamette bulunan ümmet kitlesi arasında, hakiki nezahat, kalbi hürmet, ulvi bir irtibat vardı.

Vaktaki Muaviye ile Hz. Ali karşıkarşıya geldiler. Sıffin vakasında Muaviye’nin askerleri, Kur’ân-ı Kerim’i mızraklarına diktiler ve Hz. Ali’nin ordusunda, bu suretle tereddüt ve zaaf husule getirdiler; işte o zaman hak olan Kurân, haksızlığı kabule vasıta kılındı.

Ondan sonra bütün müstebit hükümdarlar hep dini alet edindiler. İhtiras ve istibdatlarını kabul ettirmek için hep ulema sınıfına başvurdular. Hükümdarlar işte bunları ele aldılar ve işte bunlar, dine uygundur diye fetvalar verdiler. İcabettikçe hadisler bile uydurmaktan çekinmediler. İşte o tarihten beri saltanat tahtında oturan, saraylarda yaşayan, kendilerine halife namı veren müstebit hükümdarlar bu gibi hoca kıyafetli cahillere iltifat ve onları hamiye ettiler. Hakiki ve imanlı ulema, her vakit ve her devirde onların kinini çekti.

Böyle şerre alet olan insanların yüzündendir ki, dört halifeden sonra din, daima siyaset vasıtası, menfaat vasıtası, istibdat vasıtası yapıldı. Bu hal Osmanlı tarihinde böyleydi, Emeviler, Abbasiler zamanında da böyle oldu.

Artık bu milletin ne böyle hükümdarlar, ne böyle alimler görmeye tahammülü ve imkânı vardır.

Şüphe yok ki, arkadaşlar, millet birçok fedakârlık, birçok kan pahasına, en nihayet elde ettiği hayat dayanağına kimseyi tecavüz ettirmeyecektir. Bugünkü hükümetin, meclisin, kanunların, anayasanın mahiyeti ve hikmeti hep bundan ibarettir.
.

Büyük bir insana gösterilen haklı saygının resmidir. Saygısızlar utansın!