İki Mustafa Kemal vardır: Biri benim, et ve kemikten, geçici Mustafa Kemal... Diğeri Ölümsüz Mustafa Kemal… Onu "ben" kelimesiyle anlatamam; o, ben değildir, o bizdir! O, ülkemizin her köşesinde yeni fikir ve yeni hayat için, büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasıyım sadece. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sensin; o Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan Mustafa Kemal, yaşaması ve başarılı olması gereken, Ölümsüz Mustafa Kemal sizlersiniz!
Bu yazıda Mustafa Kemal Atatürk, Türk dili hakkındaki duygu ve düşüncelerini anlatıyor. Ölümsüz Mustafa Kemal düzenliyor, güncelliyor, tamamlıyor.
*
1- Dil milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri, değerli esaslarındandır. Çünkü millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî olması, zengin olması millî duygunun gelişmesinde başlıca etkendir.
2- Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek, geniş bir dildir. Her kavramı ifade yeteneği vardır, yeter ki bilinçle işlensin. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir. Kutsal bir hazinedir Türk milleti için. Çünkü Türk milletinin geçirdiği sonu gelmez tehlikeler içinde ahlakı, gelenekleri, hatıraları, çıkarları, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şey dili sayesinde korunmuştur. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. “Türk Milleti’ndenim” diyen kişi, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Kim ki Türkçe konuşmaz, buna rağmen Türk kültürüne, Türk topluluğuna mensup olduğunu iddia eder, buna inanmak doğru değildir.
3- Bu vesile ile bir uyarımı hatırlatmak isterim. Tarih 17 Şubat 1931… Adana Türk Ocağı’ndayım. Diyorum ki: Adana’da Türkçe konuşmayan yirmi binden fazla vatandaş vardır. Eğer Türk Ocağı buna müsamaha gösterirse, gençleri, siyasal, toplumsal bütün Türk kuruluşları bu durum karşısında hissiz kalırsa, en aşağı yüz yıldan beri devam edegelen bu durum daha yüzlerce yıl devam edebilir. Bunun sonucu ne olur? Arkadaşlar, bu insanlar herhangi bir felaket günümüzde başka dille konuşan insanlarla el ele vererek aleyhimize hareket edebilirler. Türk Ocaklarımızın başlıca görevi; bu gibi unsurları –ki bunlar Türk vatandaşıdırlar, bugün ve gelecekte talih ve yazgımız birdir- bizim dilimizi konuşan hakiki Türk yapmaya çalışmaktır. Gençlerimizin bu yüksek görevde az zamanda başarılı olacaklarını umuyorum.
3'üncü Türk Dil Kurultayı'nda İsmet İnönü ile Dolmabahçe Sarayı, İstanbul, 24-31 Ağustos |
5- Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki, bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
6- 1938 yılı Meclis açış konuşmamda memnuniyetle belirttim: Türk Dil Kurumu en güzel ve verimli bir iş olarak, türlü bilimlere ait, Türkçe terimleri belirlemiş ve bu suretle dilimiz yabancı dillerin etkisinden kurtulma yolunda esaslı adımını atmıştır. 1938 yılında okullarımızda eğitimin Türkçe terimlerle yazılmış kitaplarla başlamış olmasını, kültür hayatımız için önemli bir olay olarak kaydetmek isterim.
7- Şu notu da düşmeliyim ki, insan topluluklarının kökenlerini bulmakta öteden beri bilimlerin başvurdukları ve inceledikleri bilim dalları arasında, lengüistiği çıkarmaya kadar varanlar oldu. Biz Türkler bu düşünceye karşıydık. Çünkü dilimizin özgün bir dil olduğuna inanıyorduk ve bütün insanlıkta kullanılmış ve kullanılmakta olan kültür dillerinde onu kolaylıkla seziyor, seçiyor ve bulabiliyorduk.
8- Türk Genci! Kalbindir, zihnindir senin, Türkçe’yi sev, çok sev. Türk dilini yükseltmek için çalış, koru, işle, geliştir. Türkçe’nin varlıklarını sürekli araştır. Katkıda bulun sadeleştirilmesine, zenginleştirilmesine. 1930’larda dediğim gibi: Dilimiz çok zengindir, güzeldir. Bunu ortaya çıkaracak olanlar duygusu derin, yorulmaz Türk gençleridir. Övgüler onlara, sevgiler onlara, Millî Ülkü’ye ulaştıran öz dil yolunda durmadan, şaşmaz büyük adımlarla yürümeye verdikleri değer için. Ben dilimiz üzerinde çalışmayı görev bildim. Çeşitli yönleri üzerinde kafa yordum. Türkçe’nin özleşmesi, bilim dili olması için uğraş verdim; yeni sözcükler buldum. Dilde köken sorunu üzerinde durarak, ana kökü araştırdım. Uzun bir çalışmadan sonra bunu keşfettiğim zaman, Sakarya Muharebesi’ni kazandığım dakikadaki sevinci duydum. Ne yazık ki, dilimiz, aydınlarımızın mıntıkasında kaybolmuştur. Türkçe’nin sözlüğü için halka gitmeli, halk arasında çalışmalıdır. Dilimizin kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşmasında, bütün devlet teşkilatımız da dikkatli ve ilgili olmalıdır. Hedef bugünkü ve yarınki Türk’ün uygarlığını kucaklayacak en güzel ve en ahenkli Türkçe’dir, zamanın en ileri bilgi dilidir. Türk milletinin ulusal dili, onun bütün yaşamında egemen olacaktır, esas olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder