CUMHURIYET AHLAK ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR ÜLKÜDÜR, CUMHURİYET ERDEMDİR

ATANAME’DEN İLK MECLİS

ATANAME’DEN
İLK MECLİS

… İç isyan ateşi Ankara kapılarına kadar yaklaşmakta idi. Durumun ağırlığı, sorumluluğun büyüklüğü, insanı dehşete düşürücü bir mahiyette idi. Bunun üzerine şöyle düşündüm: Ortaya çıkan durumdan -hangi düşünceye dayanırsa dayansın- çekilmek iki şekilde yorumlanabilirdi. Birincisi,  tutulan işte ümitsizliğe düşmüş olmak, ikincisi tutulan işin sorumluluğunun ağırlığına tahammül edememek. Gerçekten bu gibi yanlış zanlar hem kutsal maksadı zarara uğratabilir, hem de bu maksat etrafında toplanan kuvvetleri dağıtırdı.

Dolayısıyla arkadaşlarımın içtenliğine, milletimin azim ve imanına, düşmanlarımızı er geç aczi itirafa mecbur edeceği hakkındaki kesin kanaatime ve Allah’ın yardımına dayanarak, eskisi gibi sonuna kadar millî mücadelemizin şahsıma yüklediği namus ve vicdan görevini yerine getirmekte devama karar verdim. Ve artık genel harekâtın yasal bir şekilde yürütülmesine başlama gününün daha ziyade ertelemeye de müsaadesi kalmadığından, 1920 yılı Nisan’ının 23’üncü günü Meclis’in açılması uygun görüldü.

İşte 23 Nisan cuma günü, öğleden sonra yaklaşık saat ikide Meclis binasının kapısından girerken, günlerden ve gecelerden beri bütün varlığımı işgal eden bu düşünce ve duygulara boğulmuş bulunuyordum. İçeriye girip Meclis salonunu dolduran milletvekillerinin güvenli ve itimatlı bakışlarla bana dönmüş olduklarını gördüğüm zaman, girişimlerimizin milletin emellerine bütünüyle uygun olduğunu bir kere daha anladım. Ve artık benimle fikir ve emelde ortak milletin fikir ve emelini temsil eden bu kadar arkadaşla birlikte çalışacağımdan dolayı büyük bir mutluluk duydum.

KAYNAK:

ATANAME/ Derge: Meclisi Mebusan, Yönelti: 11-1

Prof. Dr. Cihan Dura

3

Atatürk'ün sansürlenen mektubu

Atatürk'ün Sansürlenen Mektubu, Türk Tarih Kurumu’na yazdığı ve birkaç satırı hariç tam metni bugüne kadar hiç yayınlanmamış 21 sayfalık mektubun orijinali yer alıyor Atilla Oral'ın 2011 yılında yayınladığı kitapta. Atatürk'ün 1931 yılında Türk Tarih Kurumu Başkanı Tevfik Bıyıklıoğlu'na yazdığı 21 sayfalık sansürlenen mektubu ilk kez yayınlanmıştır. 

 Oral, mektubun bulunuş hikâyesini şöyle anlatıyor: “Beyoğlu Hazzopulo Pasajı’nda düzenlenen kitap ve fotoğraf müzayedelerinin birinde Türk Tarih Kurumu eski Genel Sekreteri Uluğ İğdemir’e ait çeşitli belgeler satışa çıktı. Bu belgeler içinde Atatürk’ün el yazısı mektup sayfalarının yıllar önce çoğaltılmış eski kopyaları da vardı. Belgeleri satın aldım. Dokümanları müzayedeye getiren sahaf arkadaşım belgelerin çöpten çıktığını söyledi.’’ İlk Yayınlanma Tarihi: 2011



"Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir! Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen gerçek, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. Siz buna razı mısınız?

Sert tepkilerle dolu bir mektup [*] yazıyor Atatürk, Türk Tarih Kurumu'na gönderiyor Yalova'dan, o mektupta bu satırlar da var.


Kendisine sunulan tarih müsveddeleri içinde yer alan "İslam Tarihi" ve "İslam Tarihinde Türklerin Yeri" adlı bölümleri bilime ve gerçeklere aykırı, korkakça ve yüzyıllar boyunca yapıldığı biçimde saptırıcı bulmuş Atatürk.


O bölümleri yazan kişinin adı: Zakir Kadiri. El-Ezher mezunu. Yusuf Akçura'nun hemşehrisi, Kazanlı bir Türk.


Atatürk'ün mektubunda Kadiri hakkında sert ifadeler kullanılıyor:


"Camii Ezher kaçkınını bulan sizsiniz. Eseri diye Ankara'dan ayrıldığım son günde önüme koyduğunuz örümcek yazılı paçavraları okuduğum zaman derhal itirazımı serdetmiştim. Bunu nazarı dikkate alacağınızı vaat etmiştiniz! İncelemenizden geçtikten sonra bana verilen yazılar o kadar sersem ve cahil ve Camii Ezher kaçkını bu adamın mahsulü olduğunu gördüm..."

"İlim alanında vesveseli olmak, Mısır'ın Camii Ezher mezunlarına inanmaktan daha iyidir."

Atatürk, Kadiri'nin metinlerinde, "Çıplak ve çıfıt Araplığın" yüceltildiğini, İslam'dan önceki evrensel Türk uygarlığının belgelerinin Araplar tarafından yok edildiği gerçeğinin dillendirilmediği, Arap ordularında bulunan Türk kölelerin övünç nedeni gibi değerlendirildiğini de belirtiyor. Osmanlı sultanlarının halifelik unvanını almasını ise "maskaralık" olarak değerlendiriyor.

Atatürk'ün bu mektubu, Tarih Kurumu'nun belgeleri arasına konuyor, yazımın başına aldığım satırların "Siz buna razı mısınız?" bölümü kırpılıp Tarih Kurumu binasının giriş holüne yazılıyor. Mektup sansürleniyor sonraki yıllarda ve Atatürk'ün "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir..." diye başlayan sözü hangi tarihte, hangi sebep ve bağlamda söylediği unutturuluyor... 


Sebep, o mektupta kullanılan bazı ifadeler... Atatürk'ün sakıncalı görmediği o ifadeleri Türk Tarih Kurumu'nun ileri gelenleri sakıncalı buluyorlar. Kim onlar? Uluğ İğdemir, Ekrem Akurgal, Enver Ziya Karal...

Ve yıllar sonra, Atilla Oral adlı yazar, çöpten çıkarılıp müzayedeye sunulan o mektubu satın alıyor ve "Atatürk'ün Sansürlenen Mektubu" (Demkar Yayınları) adıyla kitaplaştırıyor ve o mektuba sansürsüz olarak koyuyor bu kitaba.


Bu kitabı okuyunuz mutlaka, okuyunuz çünkü o sansürcü kafalar bugün de var, Atatürk'ün gerçek yönlerini yine gizlemeye uğraşıyorlar. Atatürk çok ve farklı kaynaklardan okunarak yeniden keşfedilir, doğru anlaşılır, yalnızca Nutuk okuyarak Atatürk öğrenilmez, Atatürk'e dair en az 50 adet kitabınız olmalı.


Atatürk'ten bugüne ve bu yazıya pek uyan iki özdeyişle bitirelim, çok ihtiyacımız var onlara:


"Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara talih ve hayatlarını emanet eden insanlardan mürekkep bir kütleye, medeni bir millet nazariyle bakılabilir mi?"

"Kabul ediyorum ki; insan imansız yaşayamaz; ama gene inanıyorum ki, Türkler tarihleri boyunca kutsal sayılan bütün inançlara saygı göstermişlerdir. Onun dini, özellikle şu veya bu din değildir, bütün dini inançlar onun için değerlidir."

Kaynak: Atatürk'ün sansürlenen mektubu... - Cazim GÜRBÜZ




Notlar:

Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'ne Yazdığı Mektubu

Atatürk'ün Türk Tarih Kurumu'na yazdığı mektupAraştırmacı yazar Atilla Oral, "Atatürk'ün Sansülenen Mektubu" adlı kitabında; Mustafa Kemal Atatürk'ün 16-17 Ağustos 1931 tarihinde Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Yüksek Başkanlığı'na kendi el yazısıyla yazdığı 21 sayfalık mektubun orjinal halini ve günümüz Türkçe'sine çevrilmiş halini yayınlamıştır. Sayfamızda bu mektubun tamamına ulaşabilirsiniz.
Atatürk'ün Türk Tarih Kurumu'na yazdığı mektup

Tarihi Tetkik Cemiyeti Yüksek Başkanlığı'na

Mektubumuzda heyetinizin gözlemine çok şeyler arz olunduğunu zannederim. Bu görüşleri içeren mektup yazılıp zarfa konulduktan sonra çok önemli olduğu düşüncemizde bir defa daha beliren noktaları dikkatinize sunmayı önemli gördük. Son senelerde İstanbul’da yayınlanan gazetelerde Roman diye okuduğumuz bazı eserler vardır ki, bunlar şüphesiz yüksek heyetinizin gözleminden kaçmış değillerdir; Bu roman sayfaları bence gerçek tarih belgelerinin yorumudur; bu roman sayfalarında görülen şeyler yaklaşık şöyle açıklanabilir. Arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; (Ikre, Bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır. Bu zihniyetle hareket edenler İslam'dan önce Türk uygarlığının bütün belgelerini imha etmekte engel görmediler.

Yazacağınız İslam tarihinin de bu doğrultuda toplayabileceğiniz belgelere dayanarak açıklanmasını önemli görürüm.

Kudüs’ün teslim olunması için Patrik'inin koyduğu şart üzerine Kudüs önlerine gelen Halife Ömer'in kölesi ile ortaklaşa ve değişerek bir deveye binerek yol aldığını ve asıl kilise yakınına gelindiği zaman deveye binmek sırası köleye geldiğinden ötürü Ömer'in yürüyerek Arap ırkından başka ve yüksek ırklardan oluşan ordunun yüksek ve muhteşem huzurunda o ordunun kumandanlarına karşı yerden taş alarak atmak suretiyle gösterdiği çıplak ve çıfıt Araplık, malumunuzdur. Bunu artık Türk çocuklarına bir erdem gibi okutmakta ısrar gösteren notları göz önüne almalısınız.Bir hırka ve bir hurma hikayesi artık bir insanlık erdemi olarak gösterilmek felsefesi esas tutularak tarih yazılmamalıdır. Bunun gibi Arap ordularının bir çok esirlerinden bir köle sınıfı vücuda geldiğinden bahsedilirken bu kölelerin Türk çocukları olduğu dile getirilerek hangi taraf için ne anlamda bir övünme nedeni arandığı araştırılıp incelenmeden Türk tarihi içine konulmamalıdır.Şüphesiz Türkler için çok kahraman evlatlar, şu ve bu tarzda Arap halifelerinin sarayının içine hükümetinin teşkilatının ve Arap adına fetholunan birçok vilayet ve eyaletlerde bütün zaferleri sağ­layan kuvvetlerin kalbinin içine girmişlerdir. İlim, sanat ve bilhassa askerlik ve başkumandanlık mevkilerini elde etmişlerdir ve sonuç­ta Arap İmparatorluğu unvanını taşıyan bütün memleketlerde bi­rinci derecede güç ve hakimiyet sahibi olmuşlardır.En nihayet Muhammed'in Halifesi unvanını taşımak maskara­lığında bulunanları emir ve iradelerine boyun eğdirmişlerdir.

Eğer bunu yapmış olan insanlara köle demek uygunsa herkes bir şart dahilinde köleliği öğünerek kabul eder. Efendiye, sahibe, hakime köle demek ve esir, önemsiz, değersiz adamlara efendi de­mek, tarihin ifade etmemizi emrettiği bir gerçeklik midir?

Bu münasebetle yüksek heyetinizin başkanı bulunan size hatır­latırım ki, yeni dünya ufuklarına açacağınız yeni tarih semasında dikkatli olunuz. Sonradan uydurma bir eser meydana getirerek ardından pişman olmaktansa hiçbir eser meydana getirememek beceriksizliğini itiraf etmek daha iyidir.

Camii Ezher varlığı ve prensipleri, mevhum denecek kadar hiç olan İsa'yı yaratan apotrlar yetiştirmeye ne yazık ki kaynak olama­mıştır.

Halbuki biz tarih yazarken Apotr değil; bizzat fiiller ve hadise­ler sahibi arayan adamlarız. Eğer bunları bulamazsak meçhuliyeti ve bu noktada cehaletimizi itiraf etmekten çekinmeyelim. Apotr yaratmaya kalkışmayalım çocuğum! Bizim mesleğimiz bu değildir. Biz daima gerçeği arayan ve onu buldukça; ve bulduğumuza inan­dıkça ifadeye cesaret gösteren adamlar olmalıyız!

Batı'nın, herhangi dilinde yazılmış olursa olsun, gözünüzden mütalaanızdan geçmiş olması doğal bulunan tarih belgelerine dik­kat etmiyor musunuz? Yüksek heyetiniz üyeleri içinde bu belgeler­den görüşünü heyetiniz huzurunda söyleyenler az mıdır? Bu sözler o yalnız heyetinizin değil, bütün Türk milletinin ilgisini çekmeye layıktır! Bunu yalnız aranızda değil, bütün Türk milleti önünde be­lirtiniz! Bu büyük gerçeği bütün insanlığa tanıtınız! Kuruluş amacı­nızın büyük hedefi budur zannederim.

Her şeyden önce kendinizin dikkatle ve itina ile seçeceğiniz bel­gelere dayanınız! Bu belgeler üzerinde yapacağınız incelemede her şeyden ve herkesten önce kendi karar verme yetkinizi ve ince mil­li süzgecinizi kullanınız! Sizi büyük hedefe ancak bu görüşlerden, kıskanç olmak ulaştırabilir. Yoksa dünyanın bin bir şarlatanı ve bin bir milletin tarihşinas yaşayan sokak politikacısının ve bunları yük­sek ölçekte temsil eden Camii Ezher kaçkınının oyuncağı kılar.
Bana bu kadar çok söz söyleten nedeni açıklayayım:

Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir! Yazan, yapana sa­dık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. Siz buna razı mısınız?
Türkiye'de yüksek başkanlığınızda ilk meydana getirilen Tarih Cemiyeti büyük dikkat uyanışını kullanarak şimdiye kadar bütün dünya milletleri içinde kurulmuş benzerlerini aşan bir konum ala­cağına emin olduğum Türk uygarlığının sevdalılarına hürmet ve muhabbetlerimi lütfen iletiniz.


Gazi M. Kemal

16/17.8.1931
(Yalı ova)

Atatürk'ün, Türk Tarih Kurumu'na yazdığı mektubun orjinal hali ve günümüz Türkçe'sine çevrilmiş halleri

Atatürk'ün kendi el yazısıyla Türk Tarih Kurumu'na yazdığı mektup  Atatürk'ün Türk Tarih Kurumu'na yazdığı mektubun günümüz Türkçe'sine çevrilmiş hali



kaynak: http://www.beycan.net/1140/mustafa-kemal-ataturkun-turk-tarihi-tetkik-cemiyetine-yazdigi-mektubu.html

.

Atatürk'ün Tarih hakkındaki sözleri

Tarih hayal ürünü olamaz. Tarih yazarken gerçek olayları bulmaya çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak, bilinmezliği ve bu noktadan cahlliğimizii itiraf etmekten çekinmeyelim. Biz daima hakikat arayan ve buldukça, bulduğumuza ikna oldukça ifadeye cüret gösteren adamlar olmalıyız.

Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir hâl alır. Büyük devletler kuran atalarımız büyük ve kapsamlı medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.


Mustafa Kemal ATATÜRK